Hoş geldiniz!

Benim derdim ne?

Muradım orada burada gördüklerimi, gözüme çarpanları ,gözüme batanları,gözden kaçanları, gözüme girenleri, özellikle basındaki Türkçe yazım ve söyleyiş detaylarını,habercilik hatalarını,sevaplarını yazıvermek...

Kimseyi kırmak,aşağılamak yok...

Eleştirilerin zekice ve efendice yapılanları kabulüm..

Saygılar...








3 Temmuz 2020 Cuma

BEN SENİN MUHATABIN DEĞİLİM.BEN SENİNLE MUHÂTAP OLMAM.

"Sen benim muhâtabım değilsin" "Seninle muhâtap olmam" "Seni muhâtap kabul etmiyorum"
Son zamanlarda özellikle gençlerin dilinde olan ve yanlış söylenen bir kelime var:Muhâtap. مخاطبArapçadan gelen kelimenin sonunda b harfi var.Ama Türkçede artık p olarak yazılıp söyleniyor.Ek alınca gene b oluyor.Kelimenin ortasındaki A sesi uzun okunacak.
Muhâtap en basit anlamıyla hitap edilen ,konuşmanın yöneltildiği kişi veya kişilerdir.
Arapçada kelimeler genellikle kök denilen üçlü bir harften çeşitli kalıplara göre türetilirler.Kelimeyi bilmesek bile kökün anlamını biliyorsak o kalıptan yola çıkarak türeyen kelimenin manasını kavrayabiliriz.
Şimdi muhâtap ile aynı kökten türeyen bazı kelimeleri anımsayalım;hitâp,hitâbet,hatîp,hutbe.
Muhâtap almamak,muhâtap olmamak deyimi ise ben seninle denk değilim, senden üstünüm demek

VE BU KELİMEDE ASLA İKİ T HARFİ YOK.😅

28 Mayıs 2020 Perşembe

SVETLANA ALEKSİYEVİÇ VE ÇERNOBİL


Svetlana Aleksiyeviç'ten bir kitap daha. Çernobil Duası.Aleksiyeviç ilginç bir yazar.Eserleri klasik edebiyatın hiçbir türüne uymuyor.Sözlü tarih yazıyor.Esas mesleği gazetecilik olduğu için olayları kendisi değil konuştuğu kişiler anlatıyor.Svetlana Aleksiyeviç 2015 Nobel Ödülü sahibi.
Memleketi Beyaz Rusya1948 doğumlu.Sovyet döneminde doğup büyümüş.O nedenle 2.Dünya Savaşı tanıklarıyla birebir söyleşiler yapmış.Muhalifliği yeni değil.SSCB dağıldıktan sonra 10 yıl kadar Avrupa'da sürgün olarak yaşamış.Şimdi gene Minsk'te yaşıyor.Daha önce başka kitaplarını da okudum.SSCB dönemini de geçiş dönemini de partizan kadınları da çok iyi anlatıyor.Bu kitabında Çernobil tanıklarıyla konuşuyor.Pek bilmeyiz ama Ukrayna'daki Çernobil faciasının en zarar verdiği ülkelerden biri Beyaz Rusya.Çünkü santral sınıra sadece 20 km uzakta.Ve ne acıdır ki Beyaz Rusya’da hiç nükleer santral yok.
1986’da yaşanan Çernobil olayının özü kitapta şöyle özetleniyor:
"Zihinlerimizde korku ile barışçıl nükleer enerji arasında bir bağlantı kurmak mümkün değildi.....Savaşlarda kullanılan nükleer tıpkı Hiroşima'da olduğu gibi dalga dalga kabararak gökyüzüne yükselen mantar biçiminde meşum bir kara buluttu,oysa barışçıl nükleer hiçbir zararı olmayan bir ampuldü"
Kitabın bir yerinde “Sovyet nükleer satrallerinin dünyadaki en güvenilir santraller olduğuna,Kızıl Meydan’a bile kurulmasında sakınca olmadığına inanıyorduk”deniyor.
Aynen şimdi dünyanın korona virüs karşısında paniklemesi gibi büyük bir panik ,olayın boyutunu kavrayamama vs var.Bir de kaza, Sovyetler'de oluyor.Batı dünyasının tam aradığı fırsat.Çernobil'de ilk anda 31 ölüm var.Olayın ciddiyeti sonradan anlaşılıyor.1984'de Hindistan''daki Bhopal kimyasal sızıntısında ilk anda ölenler 18.000 kişi.Ama iki olaya dünya medyasının bakışı öyle farklı ki.Çünkü Hindistan'daki fabrikanın sahibi ABD şirketi.Ve ülkesinde böyle tehlikeli bir fabrika kurmasına izin yok.
Kitabın bir yerinde bir Belarus milletvekili aynen şöyle diyor;Çünkü tarihte şu iki şey daima birlikte anılacak.Sosyalizmin çöküşü ve Çernobil faciası.Bu ikisi aynı döneme denk geldi.Çernobil,Sovyetler Birliğinin çöküşünü hızlandırdı.İmparatorluğu havaya uçurdu.

Svetlana Aleksiyeviçin bizde çıkan diğer bazı kitapları;İkinci El Zaman,Çinko Çocukları,Kadın Yok Savaşın Yüzünde.
İyi okumalar.

13 Nisan 2020 Pazartesi

VUKUÂT VAR! vak'a,vâkıa,vâkıâ,vaki,vuku,vukuât


Aşağıdaki kelimelerin hepsi Arapça AYNI KÖKTEN türemişler .Arapçadan bize gelen kelimelerdeki zorluk onlarda uzun sesli harf olması Bir de bizde olmayan (ayın) sesi söyleyişi de yazıyı da zorlaştırıyor.Maalesef bu kelimelerin hepsinde ikisi de var.
Vak’a ,vaka. ؤقعه
Arapça.olay,hadise.Eskiden okunuşunda kesme sesi belirgindi ve yazıda da kesme işareti vardı..Şimdi yazıldığı gibi vaka olarak okunuyor .Ama a sesleri uzun değil.
Vâkıa واقعه
Olgu.
Burada ilk a sesi uzun okunacak.
Vâkıâ واقعا
Gerçi,her ne kadar.Burada iki a sesi de uzun okunuyor.
Vaki
Olan ,olmuş.
Burada a sesi uzun okunacak.
Vuku وقوع Olma, meydana gelme. (Vukuu halinde) gibi kullanımlarda sondaki u sesi çift olur.Buna neden de kelimenin sonundaki (ayın)harfidir.Daha çok bulmak fiiliyle birlikte kullanılır.Eskiden ikinci u sesi uzun okunurdu.
Vukuât vuku’nun çoğulu. Ama suç,olay anlamında tekil olarak kullanımı da yaygındır.

7 Ekim 2019 Pazartesi

Ahmet Ümit ve Aşkımız Eski Bir Roman

Ahmet Ümit'i severim.Güzel yazar boş yazmaz.Son kitabı Aşkımız Eski Bir Roman
hemen alıp okudum.İsmine aldanmayın kitap bir roman değil.Üç uzun hikaye.Komiser Nevzat ve arkadaşları yine iş başında

Kitapta bir bilgi yanlışı var ki takıldım.Kitabın bir yerinde bir psikiyatr eskortluk yapan üniversiteli bir kızdan(!) söz ediyor "Üniversiteye gidiyordu, şu işe bakın ki o da psikiyatri okuyordu "
Bu ne? Üniversitede psikiyatri diye bir bölüm mü var? Ben mi bilmiyorum? Psikiyatrinin bir lisans eğitimi olmadığını tıp mezunlarının sınavla girebildiği bir ihtisas dalı olduğunu hadi yazar atladı o YKY''deki ekip ne iş yapıyor?
Bence yazarın redaksiyon ekibini gözden geçirmesi lazım.Buradaki ( üniversiteli eskort kız) klişesi beni çok rahatsız etti.

Aynı hikayede Zeynep maktulün ofisine gidiyor.Aparmanın çatı katındaki ofisi araştırıyor.Odalara bakıyor.Bilgisayarı açıyor.Bilgisayardaki mail'leri okuyor.Bunların hepsi tahmini yarım saat içinde oluyor.Sonra ekibin kalanı geliyor.Hop doğruca çatı katına.Apartman kapısını kim açtı? Ofis kapısını kim açtı?Bilmiyoruz,yazmıyor.Bilgisayarda şifre yok,mail adresinde şifre yok.Benim mail adresime bile şifreyle girilirken karanlık işler çeviren biri buna gerek duymamış.Fazla özensiz bir durum gibi geldi bana.İyi okumalar.

19 Temmuz 2019 Cuma

Müsebbip ve müessif ne ola?


Her gün aldığım Birgün gazetesinde 2 Temmuz'da güzel bir yazı okudum.Libya'da son günlerde ortaya çıkan ve taraflarından birinin Türkiye olduğu gerginlikle ilgili.İbrahim Varlı yazmış.Yazmış da ben daha ilk bölümde çakılıp kalıyorum.( Libya'daki savaşın MÜESSİFlerinden....) Hayda! Müessif مؤسف Arapça esef'ten türemiş üzüntü veren anlamında kullanılıyor.Teessüf de aynı kökten maalesef de.Ama müessif kelimesinin bu yazıda işi ne? Dedim ki bir de internet versiyonuna bakayım.Orada kelime değişmiş (müessiblerinden) olmuş.İyi güzel de eski yeni böyle bir sözcük yok.Nihayet kavradım😅Kullanılmak istenen ama yazılı gazetede de internet sayfasında da doğru yazılamayan kelime müsebbib مسبب .Arapça sebeb kökünden türemiş.Bugünkü yazılışıyla müsebbip , sebep olan, olmasına yol açan anlamında.
Sevgili gençler tamam eski kelimeleri kullanmayı seviyorsunuz da bakın bunları doğru yazabilen kalmamış.
Sebep olan deyin, neden olan deyin,yol açan deyin.Anlaşılır kelime kullanın ki yazdıklarınız bize gelene kadar ucubeye dönmesin😅😅
Not .Bu yazıyı aynen İbrahim Varlı'ya da yollamıştım.Teşekkür etmiş.Ben de takdir ettim.

3 Haziran 2019 Pazartesi

Mahal,hall,mahalle,mahallî,

Mahal محل Türkçeye Arapçadan gelme bir sözcük.Hall حل kökünden türemiş. Sözcüğün hem yer hem sebep anlamları var.Sözcüğü yalın halde kullanırken bir sorun yok.Buna mahal yok,bu mahalde gibi.Ama sözcüğü isim tamlaması içinde kullanırsak sondaki L harfi çift oluyor.Çünkü kelimenin aslında iki L harfi var.O nedenle suç mahalli,olay mahalli ,şoför mahalli gibi kullanımlarda bu iki L sesine dikkat etmek gerekiyor.
Zaten aynı kökten türemiş mahalle, mahallî,halletmek,hallolmak kelimelerinde bu çift sesi açıkça görüyoruz.(Meselenin halli zormuş) cümlesinde ise kelimenin kök halindeki(hal) kullanımını görüyoruz. Bir noktaya daha değineyim.Mahal kelimesinde A sesleri kısa okunacak ancak ikinci A sesi L harfinin etkisiyle incelmiş.O ikinci A üzerinde şapka görürseniz o uzun olduğunu değil ince okunacağını gösteriyor.
Ailenizin 😅Osmanlıca rehberine çok iş 😅😅 düşüyor.

100 Soruda Oğuz Atay ve kitapla ilgili bir düzeltme


Mürekkepbalığı Dergisi'nin 2013'te çıkan ilk sayısında benimle yapılan bir söyleşi yayınlanmıştı .Orada Meydan Larousse Ansiklopedisinin  yazılış öyküsünü anlatırken  mesai arkadaşımız Oğuz Atay'dan da söz etmiş ve şöyle demiştim.
"Oğuz Atay ise kısa film çekerdi. Oyuncuları da bizim Larousse kadrosundan olurdu. Çaycı Mehmet de oynamıştı bir filminde. Sanıyorum o filmin adı Mantolu Adam'dı.Oğuz Bey,ansiklopedi bitip kadro dağıldıktan sonra yazarlığıyla ünlenince şaşırmış, onu tanıdığımız için de sevinmiştik"
Dün bana bir kitap ulaştırdılar.Kitabın adı 100 Soruda Oğuz Atay. Yazarı Selçuk Orhan.187.sayfada aynen şöyle yazıyor:
"Mürekkepbalığı dergisinin Kasım-Aralık 2013 tarihli sayısında Birgül Ergev de Arkadaş filminin ilk üç dakikasını Oğuz Atay'ın kaleme aldığını ama devamını yazmaya yanaşmadığını belirtmektedir"
Selçuk Orhan hızını alamamış aynı iddiayı 188.sayfada da yinelemiş.
Allahaşkına benim cümlemle yazarın kaleme aldıkları arasında derginin adından başka bir doğru nokta var mı?
Ben Oğuz Atay'ın Arkadaş filmiyle bağlantısını bilmem. Bilmediğim şey hakkında da ne konuşurum ne yazarım. Bu bağlantı hakkında tek satır yazmadım. Selçuk Orhan söylemediğimi yazmış yazdığımı söylememiş.
Bütün Oğuz Atay sevenlerine bu açıklamayı yapmak boynumun borcuydu.

NOT:Fotoğraf  Mantolu Adam filminin  çekiminden.