Hoş geldiniz!

Benim derdim ne?

Muradım orada burada gördüklerimi, gözüme çarpanları ,gözüme batanları,gözden kaçanları, gözüme girenleri, özellikle basındaki Türkçe yazım ve söyleyiş detaylarını,habercilik hatalarını,sevaplarını yazıvermek...

Kimseyi kırmak,aşağılamak yok...

Eleştirilerin zekice ve efendice yapılanları kabulüm..

Saygılar...








3 Mart 2019 Pazar

TRT TÜRKİYE'NİN SESİ RAYOSU.VOICE OF TURKEY.ANILAR 4


Ben işe başladığım 1973 yılında haber servisindeki nöbetimiz gece 24.00’te biterdi.Ancak 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı başladığında 24 saat yayına geçmiştik.8’er saatlik üç vardiya halinde çalışıyorduk.Kadromuz o kadar dardı ki bazen sabah 8’de eve gelip 16.00’da tekrar yayına gittiğimiz oluyordu.Daha önce akşam nöbetine kalan arkadaşları dağıtan servis aracımız artık yoktu.Mithatpaşa Caddesi’nde hazırlanan haberlerin Ankara Radyosu’ndaki stüdyoya ulaştırılması için bu arabalar gerekli olmuştu. Gece vardiyasına gelirken herkes kendi olanaklarını kullanıyordu.O zamanki servisimizde sadece tek bir arkadaşımızın özel arabası vardı.O saatlerde dolmuş da pek olmadığı için tabanvay kullanıyorduk haliyle.O arkadaşımızın özel arabasını haber bülteninini Ankara Radyosu’ndaki stüdyoya ulaştırmak için de kullandığımız olurdu.Sonradan Mithatpaşa Caddesi’ndeki binaya stüdyo yaptırılmıştı.
Barış harekatında kızım 4 aylıktı.Şişe sütü veriyorduk.Ama harekatla birlikte AOÇ ve süt kurumunun sütleri az dağıtılır olmuştu. Sabah Gürel ya da ben bakkalların açılışını yakalar birer şişe süt kapabilirdik.Karartma vardı.Mum ışığı aydınlatma aracımızdı.
İktidarda CHP-MSP koalisyonu vardı.Daha önce Makarios’a karşı olan tutum değişmiş darbeci Nikos Sampson’un devirdiği Makarios savunulur olmuştu.Savaş haberleri boyut değiştirtmişti yayıncılığımıza.Erbakan’ın Kıbrıs’ta daha alınmamış yerleri alınmış gibi yaptığı açıklamalar hem bizi hem belki de orduyu zora sokuyordu.
TRT’den bir ekip de Kıbrıs’ta görevliydi.Gazeteci Adem Yavuz o çatışmalarda şehit düşmüş,Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in kızı Ayşe o sırada tatile çıkmıştı.Bu Güneş’le Ecevit arasında bir parolaydı.
Barış Harekatı’nın başbakanı Bülent Ecevit kahraman olmuştu.Ancak 12 Eylül gelince Barış Harekatı’nın yıldönümü programlarında Ecevit’in görüntüsü de adı da sansürlenecekti.Hey gidi günler.
Aynen sonraki yıllarda bir Arap bankasının sponsor olduğu bir Çanakkale programında Atatürk’ün adının sansürlenmesi gibi.Ancak o olay büyük tepki uyandırmış,Tunca Toskay’ı genel müdürlükten etmişti.
Mithatpaşa Caddesi’ndeki 37 nolu binanın arasıra ilginç bir konuğu olurdu.Kıbrıs Türk Lideri Rauf Denktaş.Denktaş, o bilinen mütevazılığıyla bazen taksiyle binaya kendisi gelir,sessizce açıklamasını yapar giderdi.O zaman daha KKTC kurulmamıştı,Denktaş da henüz cumhurbaşkanı değildi.
Mithatpaşa Caddesi’ndeki TRT binası 7 katlıydı. Ama asansöründe 6 kat bilgileri vardı. Çünkü 7.kat yarı resmi (!) A Servisinin konuşlandığı yerdi. A Servisi ne zaman kuruldu bilmiyorum ama ben göreve başladığımda vardı. Türkiye’nin Sesi Radyosu’na idari olarak bağlıydı ama yayınlarında daha otonomdu. Orada hazırlanan haberler teleksle Anamur’a geçilir, oradaki Türkçe,İngilizce ve Yunanca spikerleri tarafından o dillere çevrilip okunurdu.A Servisi kadrosunda yöneticiler hariç diğer personel bizler gibi devlet memuru değil sigortalı çalışırlardı.Oraya personel alımını kolaylaştırmak için bulunmuş bir formüldü belki de.Oradakiler yalnızca Kıbrıs’la ilgili yayınlar yaptıkları için Kıbrıs’ın köylerini bile ezbere bilirlerdi.Haberlerinde pek bizim uyduğumuz ilkeler geçerli değildi.Ne de olsa propaganda radyosuydu.Bu servis,1978 yılında Bülent Ecevit’in 2.başbakanlığı sırasında, galiba Türk-Yunan ilişkilerini düzeltmek amacıyla kapatıldı.Personel TRT’de çeşitli servislere dağıtıldı. Anamur’daki lojmanlar da yazlık kamp yapıldı.Birkaç yıl sonra da TSK’ya devredildi.
Yeri gelmişken TRT’ye ilk girdiğim zamanki mesai arkadaşlarımdan söz edeyim Daha önce yazmıştım. Başkanımız Esin Talu Çelikkan’dı. Türkçe ve yabancı diller için haber bülteni hazırlayan servisimizin müdürü Demir Gürata idi. Görüp görebileceğim en kibar ve dürüst insanlardan biriydi. İşinde çok titizdi. Ama o bir yıl kadar sonra istifa edip ayrıldı. Biz müdürümüzden olmuştuk ama ben ömür boyu sürecek bir dost kazanmıştım.Demir abi ve ailesi bizim ikinci ailemiz oldu.Onların iki oğluyla bizim oğlumuz ve kızımız beraber büyüdüler.Ne yazık ki biz iki aile büyük kayıpları yaşadık.Eşim Gürel’in ani kaybına onların desteğiyle dayanmaya çalışırken önce Gülsüm’ü ardından Demir abiyi kaybettik.Beni sevindiren şey ise çocuklarımızın birbirinden hiç kopmaması oldu.Genişleyen aileleriyle hâlâ sık sık görüşürler.
İlk kadrodan diğer arkadaşlarımızı sayayım;
Tuncer Gürsel, Gürsu Okurer, Özer Esmer, Çavlan Tanyer, Hülya Selcik Polat, Nejat Özkam, Şahap Alp ve Turhan Sadi Selen. Demir Gürata’dan sonra müdürümüz olan Taçlan Süerdem ve Orhan Baykal. Spikerlerimiz Tamer Durukan, Canan Kumbasar, Gülper Evren .Hep bizimle olan daktilo arkadaşlarımız Leyla Durukan,Türkan Moray ve Nazire Yetişken.Unuttuklarım varsa özür dilerim.Gidenleri saygıyla anıyorum.
Ben göreve başladığımda haberler teleksle gelir, daktiloyla yazılır, teksirle çoğaltılırdı. O nedenle nöbetlerde muhabir ve spiker dışında bu görevler için de arkadaşlarımız bulunurdu. Teleksçi, teksirci,daktilo ve hizmetli arkadaş bize yardımcı olur,çoğunlukla nöbet saatindeki yemekler iki bülten arası topluca yenirdi.Bu yemeği çoğunlukla bu yardımcı elemanlar hazırlar,parası da ortaklaşa ödenirdi.Genellikle menemen olan bu yemeklere evden getirilen turşular eşlik ederdi.Bazen de biraz ölçüyü kaçırır hamsi buğulama yapar yandaki lokantada pişirtirdik.Yetenekli arkadaşların çiğköfte yoğurduğu da olurdu.Çünkü haftanın 7 günü 24 saat çalışılan yerde çay ocağımız bile yoktu.Ocak normal mesai saatlerinde açık olurdu.Nöbetlerde küçük bir elektrikli ocakta çay demlenirdi.Nöbetteyken dışarıda yemek yemeye çıkmak mümkün olmazdı doğal olarak.Paket servis de bir yerde bıkkınlık verirdi.
Kıbrıs ve Barış Harekatı sırasındaki bir spiker kaçırma girişimi geldi şimdi aklıma. Biz yayıncılar saatlerce, günlerce tüm personelle bir arada yoğun bir çalışma, koşturmaca içinde oluruz. Bazen birbirimizi ailelerimizden bile çok gördüğümüz olur. Biz Harekat sırasında yoğun bir koşturma içindeyken bizden iki yardımcı personel, biri şoför biri yayın elemanı kafa kafaya verip bir Fransızca spikeri genç kızımızı kaçırma planı yaparlar.Biraz da kafayı çekip gece yarısı spikerin apartmanına dayanırlar.Zili çalarlar ana kapı açılır, daireye çıkarlar.Kapıyı bir adamın açtığını görünce afallayıp kem küm ederler.Adam da bunlara kimlik sorar.Hem kimliği gösterip hem de spikeri acil bir görev için almaya geldiklerini söylemeye çalışırlar.Ev sahibi bunlara inanmamıştır.Biraz sıkıştırılınca bunlar apar topar kaçarlar.Kapıyı açan kişi spikerin bir alt katta oturan eniştesidir.Telaşla yanlış kapıyı çalmışlardır.Enişte ve spiker bu kimlik bilgileriyle ertesi gün TRT’ye gelir.İki görevlinin ifadesi alınır ve neden o spikeri kaçırmaya kalkıştıkları sorulur.Birisinin cevabı ilginçtir:
”-Ama o bize sigara ikram ediyordu” Bunlar ,yayıncılıktaki o yakınlaşmayı ve samimiyeti başka taraflara çekmişlerdir.Cezaları ne mi oldu?Geçici görevle doğudaki en uzak radyolara gittiler.