Hoş geldiniz!

Benim derdim ne?

Muradım orada burada gördüklerimi, gözüme çarpanları ,gözüme batanları,gözden kaçanları, gözüme girenleri, özellikle basındaki Türkçe yazım ve söyleyiş detaylarını,habercilik hatalarını,sevaplarını yazıvermek...

Kimseyi kırmak,aşağılamak yok...

Eleştirilerin zekice ve efendice yapılanları kabulüm..

Saygılar...








3 Haziran 2019 Pazartesi

100 Soruda Oğuz Atay ve kitapla ilgili bir düzeltme


Mürekkepbalığı Dergisi'nin 2013'te çıkan ilk sayısında benimle yapılan bir söyleşi yayınlanmıştı .Orada Meydan Larousse Ansiklopedisinin  yazılış öyküsünü anlatırken  mesai arkadaşımız Oğuz Atay'dan da söz etmiş ve şöyle demiştim.
"Oğuz Atay ise kısa film çekerdi. Oyuncuları da bizim Larousse kadrosundan olurdu. Çaycı Mehmet de oynamıştı bir filminde. Sanıyorum o filmin adı Mantolu Adam'dı.Oğuz Bey,ansiklopedi bitip kadro dağıldıktan sonra yazarlığıyla ünlenince şaşırmış, onu tanıdığımız için de sevinmiştik"
Dün bana bir kitap ulaştırdılar.Kitabın adı 100 Soruda Oğuz Atay. Yazarı Selçuk Orhan.187.sayfada aynen şöyle yazıyor:
"Mürekkepbalığı dergisinin Kasım-Aralık 2013 tarihli sayısında Birgül Ergev de Arkadaş filminin ilk üç dakikasını Oğuz Atay'ın kaleme aldığını ama devamını yazmaya yanaşmadığını belirtmektedir"
Selçuk Orhan hızını alamamış aynı iddiayı 188.sayfada da yinelemiş.
Allahaşkına benim cümlemle yazarın kaleme aldıkları arasında derginin adından başka bir doğru nokta var mı?
Ben Oğuz Atay'ın Arkadaş filmiyle bağlantısını bilmem. Bilmediğim şey hakkında da ne konuşurum ne yazarım. Bu bağlantı hakkında tek satır yazmadım. Selçuk Orhan söylemediğimi yazmış yazdığımı söylememiş.
Bütün Oğuz Atay sevenlerine bu açıklamayı yapmak boynumun borcuydu.

NOT:Fotoğraf  Mantolu Adam filminin  çekiminden.

15 Nisan 2019 Pazartesi

MAZBATA NEDİR? MAZBATA

MAZBATA.MAZBATA.
Günün en çok kullanılan sözü.İstanbul'da 15 gündür belediye başkanlığı için verilen oyların sayımı bitirilemiyor ve seçilen kişi de mazbatasını alamıyor (15.04.2019)
Nedir bu mazbata مضبطه?
Elbette Arapça bir kelime mazbata.. Zabt ضبط kökünden geliyor ve tutanak anlaminda kullanılıyor.Zabt sözcüğünü bugün zabıt tutmak,zapt etmek gibi örneklerde görüyoruz.Anlamı da zor kullanarak ele geçirme, tutma, hâkim olma.Zabt kökünden gelen diğer kelimeler ise şöyle :
Zâbıta.ضابطه Belediye hizmetlerinde güvenlik birimi ve burada görevli kişi.
İnzibât انضباط Orduda askeri düzeni sağlayan asker.
Zaptiye ضبطىه Askeri polis gücü
Zâbit ضابط Rütbesi teğmenden binbaşıya kadar olan asker (eski)
Zâbitân ضابطان Zabitin çoğul hali.
Mazbût مضبوط Eski anlamı ele geçirilmiş olsa da bugün düzenli , beğenilen anlamında kullanılıyor.

9 Nisan 2019 Salı

MÜDELLEL,DELİL,DELÂLET

MÜDELLEL nedir?
Ailenizin Osmanlıca rehberi görevde.😅😅
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün (08.04.2019) Moskova ziyareti öncesi bir türlü oy sayımı tamamlanamayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine değinirken şöyle bir cümle kullandı:
".....bundan daha müdellel bir şey olabilir mi....."
Önce yanlış duydum zannettim sonra anladım ki hayli naftalin kokan bir kelime söz konusu olan.
Müdellel مدلل Arapça delil دلىل kökünden türemiş .Kanıtlanmış, delillendirilmiş,ispatlanmış anlamı taşıyor.
Rehberlik,işaret anlamındaki delâlet دلالت kelimesi de aynı kökten geliyor.
Peki MÜDELLEL sözcüğünün kullanılması gerekli miydi? Bence hayır.

3 Mart 2019 Pazar

TRT TÜRKİYE'NİN SESİ RAYOSU.VOICE OF TURKEY.ANILAR 4


Ben işe başladığım 1973 yılında haber servisindeki nöbetimiz gece 24.00’te biterdi.Ancak 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı başladığında 24 saat yayına geçmiştik.8’er saatlik üç vardiya halinde çalışıyorduk.Kadromuz o kadar dardı ki bazen sabah 8’de eve gelip 16.00’da tekrar yayına gittiğimiz oluyordu.Daha önce akşam nöbetine kalan arkadaşları dağıtan servis aracımız artık yoktu.Mithatpaşa Caddesi’nde hazırlanan haberlerin Ankara Radyosu’ndaki stüdyoya ulaştırılması için bu arabalar gerekli olmuştu. Gece vardiyasına gelirken herkes kendi olanaklarını kullanıyordu.O zamanki servisimizde sadece tek bir arkadaşımızın özel arabası vardı.O saatlerde dolmuş da pek olmadığı için tabanvay kullanıyorduk haliyle.O arkadaşımızın özel arabasını haber bülteninini Ankara Radyosu’ndaki stüdyoya ulaştırmak için de kullandığımız olurdu.Sonradan Mithatpaşa Caddesi’ndeki binaya stüdyo yaptırılmıştı.
Barış harekatında kızım 4 aylıktı.Şişe sütü veriyorduk.Ama harekatla birlikte AOÇ ve süt kurumunun sütleri az dağıtılır olmuştu. Sabah Gürel ya da ben bakkalların açılışını yakalar birer şişe süt kapabilirdik.Karartma vardı.Mum ışığı aydınlatma aracımızdı.
İktidarda CHP-MSP koalisyonu vardı.Daha önce Makarios’a karşı olan tutum değişmiş darbeci Nikos Sampson’un devirdiği Makarios savunulur olmuştu.Savaş haberleri boyut değiştirtmişti yayıncılığımıza.Erbakan’ın Kıbrıs’ta daha alınmamış yerleri alınmış gibi yaptığı açıklamalar hem bizi hem belki de orduyu zora sokuyordu.
TRT’den bir ekip de Kıbrıs’ta görevliydi.Gazeteci Adem Yavuz o çatışmalarda şehit düşmüş,Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in kızı Ayşe o sırada tatile çıkmıştı.Bu Güneş’le Ecevit arasında bir parolaydı.
Barış Harekatı’nın başbakanı Bülent Ecevit kahraman olmuştu.Ancak 12 Eylül gelince Barış Harekatı’nın yıldönümü programlarında Ecevit’in görüntüsü de adı da sansürlenecekti.Hey gidi günler.
Aynen sonraki yıllarda bir Arap bankasının sponsor olduğu bir Çanakkale programında Atatürk’ün adının sansürlenmesi gibi.Ancak o olay büyük tepki uyandırmış,Tunca Toskay’ı genel müdürlükten etmişti.
Mithatpaşa Caddesi’ndeki 37 nolu binanın arasıra ilginç bir konuğu olurdu.Kıbrıs Türk Lideri Rauf Denktaş.Denktaş, o bilinen mütevazılığıyla bazen taksiyle binaya kendisi gelir,sessizce açıklamasını yapar giderdi.O zaman daha KKTC kurulmamıştı,Denktaş da henüz cumhurbaşkanı değildi.
Mithatpaşa Caddesi’ndeki TRT binası 7 katlıydı. Ama asansöründe 6 kat bilgileri vardı. Çünkü 7.kat yarı resmi (!) A Servisinin konuşlandığı yerdi. A Servisi ne zaman kuruldu bilmiyorum ama ben göreve başladığımda vardı. Türkiye’nin Sesi Radyosu’na idari olarak bağlıydı ama yayınlarında daha otonomdu. Orada hazırlanan haberler teleksle Anamur’a geçilir, oradaki Türkçe,İngilizce ve Yunanca spikerleri tarafından o dillere çevrilip okunurdu.A Servisi kadrosunda yöneticiler hariç diğer personel bizler gibi devlet memuru değil sigortalı çalışırlardı.Oraya personel alımını kolaylaştırmak için bulunmuş bir formüldü belki de.Oradakiler yalnızca Kıbrıs’la ilgili yayınlar yaptıkları için Kıbrıs’ın köylerini bile ezbere bilirlerdi.Haberlerinde pek bizim uyduğumuz ilkeler geçerli değildi.Ne de olsa propaganda radyosuydu.Bu servis,1978 yılında Bülent Ecevit’in 2.başbakanlığı sırasında, galiba Türk-Yunan ilişkilerini düzeltmek amacıyla kapatıldı.Personel TRT’de çeşitli servislere dağıtıldı. Anamur’daki lojmanlar da yazlık kamp yapıldı.Birkaç yıl sonra da TSK’ya devredildi.
Yeri gelmişken TRT’ye ilk girdiğim zamanki mesai arkadaşlarımdan söz edeyim Daha önce yazmıştım. Başkanımız Esin Talu Çelikkan’dı. Türkçe ve yabancı diller için haber bülteni hazırlayan servisimizin müdürü Demir Gürata idi. Görüp görebileceğim en kibar ve dürüst insanlardan biriydi. İşinde çok titizdi. Ama o bir yıl kadar sonra istifa edip ayrıldı. Biz müdürümüzden olmuştuk ama ben ömür boyu sürecek bir dost kazanmıştım.Demir abi ve ailesi bizim ikinci ailemiz oldu.Onların iki oğluyla bizim oğlumuz ve kızımız beraber büyüdüler.Ne yazık ki biz iki aile büyük kayıpları yaşadık.Eşim Gürel’in ani kaybına onların desteğiyle dayanmaya çalışırken önce Gülsüm’ü ardından Demir abiyi kaybettik.Beni sevindiren şey ise çocuklarımızın birbirinden hiç kopmaması oldu.Genişleyen aileleriyle hâlâ sık sık görüşürler.
İlk kadrodan diğer arkadaşlarımızı sayayım;
Tuncer Gürsel, Gürsu Okurer, Özer Esmer, Çavlan Tanyer, Hülya Selcik Polat, Nejat Özkam, Şahap Alp ve Turhan Sadi Selen. Demir Gürata’dan sonra müdürümüz olan Taçlan Süerdem ve Orhan Baykal. Spikerlerimiz Tamer Durukan, Canan Kumbasar, Gülper Evren .Hep bizimle olan daktilo arkadaşlarımız Leyla Durukan,Türkan Moray ve Nazire Yetişken.Unuttuklarım varsa özür dilerim.Gidenleri saygıyla anıyorum.
Ben göreve başladığımda haberler teleksle gelir, daktiloyla yazılır, teksirle çoğaltılırdı. O nedenle nöbetlerde muhabir ve spiker dışında bu görevler için de arkadaşlarımız bulunurdu. Teleksçi, teksirci,daktilo ve hizmetli arkadaş bize yardımcı olur,çoğunlukla nöbet saatindeki yemekler iki bülten arası topluca yenirdi.Bu yemeği çoğunlukla bu yardımcı elemanlar hazırlar,parası da ortaklaşa ödenirdi.Genellikle menemen olan bu yemeklere evden getirilen turşular eşlik ederdi.Bazen de biraz ölçüyü kaçırır hamsi buğulama yapar yandaki lokantada pişirtirdik.Yetenekli arkadaşların çiğköfte yoğurduğu da olurdu.Çünkü haftanın 7 günü 24 saat çalışılan yerde çay ocağımız bile yoktu.Ocak normal mesai saatlerinde açık olurdu.Nöbetlerde küçük bir elektrikli ocakta çay demlenirdi.Nöbetteyken dışarıda yemek yemeye çıkmak mümkün olmazdı doğal olarak.Paket servis de bir yerde bıkkınlık verirdi.
Kıbrıs ve Barış Harekatı sırasındaki bir spiker kaçırma girişimi geldi şimdi aklıma. Biz yayıncılar saatlerce, günlerce tüm personelle bir arada yoğun bir çalışma, koşturmaca içinde oluruz. Bazen birbirimizi ailelerimizden bile çok gördüğümüz olur. Biz Harekat sırasında yoğun bir koşturma içindeyken bizden iki yardımcı personel, biri şoför biri yayın elemanı kafa kafaya verip bir Fransızca spikeri genç kızımızı kaçırma planı yaparlar.Biraz da kafayı çekip gece yarısı spikerin apartmanına dayanırlar.Zili çalarlar ana kapı açılır, daireye çıkarlar.Kapıyı bir adamın açtığını görünce afallayıp kem küm ederler.Adam da bunlara kimlik sorar.Hem kimliği gösterip hem de spikeri acil bir görev için almaya geldiklerini söylemeye çalışırlar.Ev sahibi bunlara inanmamıştır.Biraz sıkıştırılınca bunlar apar topar kaçarlar.Kapıyı açan kişi spikerin bir alt katta oturan eniştesidir.Telaşla yanlış kapıyı çalmışlardır.Enişte ve spiker bu kimlik bilgileriyle ertesi gün TRT’ye gelir.İki görevlinin ifadesi alınır ve neden o spikeri kaçırmaya kalkıştıkları sorulur.Birisinin cevabı ilginçtir:
”-Ama o bize sigara ikram ediyordu” Bunlar ,yayıncılıktaki o yakınlaşmayı ve samimiyeti başka taraflara çekmişlerdir.Cezaları ne mi oldu?Geçici görevle doğudaki en uzak radyolara gittiler.

19 Kasım 2018 Pazartesi

TRT TÜRKİYE'NİN SESİ RAYOSU VOICE OF TURKEY ANILAR 3)

Türkiye’nin Sesi’ndeki yabancı dil kadrolarında ilginç kişiler vardı.
Ekber Menemencioğlu, İngilizce masasında mütercim spikerdi.Çılgın,neşeli bir arkadaşımızdı.Namık Kemal'in torun çocuğu,eski diplomatlardan Turgut Menemencioğlu'nun oğlu.Sonradan.TRT'den ayrılıp Birleşmiş Milletler'e girdi.Oradan emekli olduğunu duydum.Kızımız 1974 yılında doğduğunda fotoğraf makinemiz yoktu.Ekber bir gün bize çaya geldiğinde onun bol bol fotoğrafını çekmişti.Hâlâ albümümüzde dururlar.
Bir de hanedan mensubumuz vardı. Enver Paşa’nın kızı Türkan Mayatepek.Fransızca mütercim-spikerdi.Onunla çalışıyor olmak tarihi yaşamak gibiydi.O sıralarda Şevket Süreyya’nın Enver Paşa kitabını okuyordum.Kitap üzerine sık sık sohbet ederdik.Kitaptaki bilgilerin doğruluğunu ona teyit ettirmiştim.İlişkilerinde çok mesafeliydi.Biraz aldığı saray terbiyesi biraz da sefire olmanın etkisiydi belki.
İlber Ortaylı’nın annesi Şefika hanım Rusça, Sevgi Soysal’ın yengesi Karin Yenen ,Seha Meray’ın karısı Elizabeth Meray,Orhan Asena’nın gelini Engin , çevirmen Metin Alemdar Almanca masasından aklımda kalanlar.TRT Dinleme servisinde eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın da kısa bir dönem Almanca dinleme yaptığı söylüyor arkadaşlar ama ben anımsamıyorum.Ama Mesut Yılmaz’ın amca kızı Sezen Ergül’ü tanıyorum.O da dinleme servisindeydi.
Dinleme servisinden bir güzel insan da Zübeyir Han’dı. Zübeyir soyadından anlaşılacağı gibi asil bir aileden geliyordu,Afganistan krallık ailesine mensuptu.Oğlu Ahmet Kasım Han,o zamanlar ortaokulda falandı.Şimdi televizyonlarda siyaset bilimci bir akademisyen olarak  yorumlarını izliyor;”Keşke Zübeyir de görebilseydi” diyorum.
Neşe kaynağı arkadaşımız Tuğrul Eryılmaz da haber Merkezinden sürgün edilip bir süre Türkiye'nin Sesi, Radyosu'nda çalışmıştı.
Bir başka anımsadığım isim de Zeynep Göğüş’tü.Eski politikacılardan Ali İhsan Göğüş’ün kızı.O haberde değil program servisinde çalışıyordu.O zamanlar özel kolejler daha azken ve yurtdışında öğrenim olanakları daha kısıtlıyken ancak çok şanslı bir azınlığın iyi yabancı dil öğrenmesine olanak vardı.Öğrenebilenler de TRT’dekiler gibi ya diplomat ya siyasetçi ya da zengin çocuklarıydı.Ya da başka bir ülkede doğup büyümüş,sonra bir nedenle Türkiye’ye gelmiş kişilerdi.
Türkiye’nin Sesi Radyosu kurulduğu 1937 yılından itibaren hem Türkçe hem de yabancı dillerde kısa dalga üzerinden Türkiye’nin tanıtımı için yayın yapan,güncel haberler veren bir birimdi.O zamanlar TRT’nin diğer radyolarında yayınlanmayan arabesk müzik bile burada yayınlanırdı.Bu biraz da Demirperde gerisinden Türkçe yayın yapan bazı yabancı radyolarla başa çıkabilmek içindi sanırım.Örneğin Sofya radyosu her türlü Türk müziği çalardı.1960’lı yıllardan itibaren Avrupa’ya yollanan işçilerimiz Türkiye’nin Sesi Radyosu için de yeni bir dinleyici kitlesi oluşturmuştu.Türkçe yayınlar bu nedenle genişletilmişti.Türkçe yayınların önemli bölümünü Avrupa’da ve Libya gibi ülkelerde çalışan işçilerimizle ilgili haberler ve programlar oluşturuyordu.Biz de bu nedenle haberlerde özellikle Çalışma Bakanlığı ile yakın temas halindeydik.Haber kaynaklarımız elbette başta TRT Haber Merkezi,ajanslar,kendi muhabirlerimiz ve Dinleme Servisi’ydi.Ayrıca önemli günlük gazetelerden derlediğimiz Basın Özetleri’ni hazırlardık.Bu Türkçe ve yabancı diller ayrı ayrı yazılırdı.Sabah işe geldiğimizde hangimiz görevliyse hemen gazeteleri hızlıca tarar Basın Özetlerini yazardı.
.../....

16 Ağustos 2018 Perşembe

TRT TÜRKİYE'NİN SESİ RADYOSU,VOICE OF TURKEY ANILAR 2.


TRT’deki bu döneme TAŞ devri denmesinin nedenine gelince;
Ben TRT’ye girdiğimde genel müdür eski asker Musa Öğün’dü. Ecevit-Erbakan koalisyonunda bu göreve gazeteci İsmail Cem getirildi. İsmail Cem’in görevden alınmasından sonra yerine gelen Nevzat Yalçıntaş ve Şaban Karataş’ın isimlerinden dolayı o döneme TAŞ devri dendi.Zaten o TAŞ devrinde bize bazen 15 günde bir başkanların biri gelip biri gidecek biz de şaşkın şaşkın bu durumu izleyecektik.Yayınların büyük darbeler aldığı bu dönemde çalışanlar büyük direniş gösterdiler.Bu durum TRT DER örgütlenmesini yaratırken ,burada görev yapan bazı arkadaşlarımız Anadolu’daki TRT büroları ve radyolara sürgün gitti.Aynı sürgün furyası 12 Eylül döneminde sürecek bazı arkadaşlarımız da 101’likler olarak çeşitli kurumlara yollanacaklardı.TRT’de kameraman olan birinin,Tarım Bakanlığı’na laboratuvar görevlisi,bir programcının Bayındırlık Bakanlığı’na inşaat denetmeni olarak atandığı trajikomik günlerdi.Bizim Haber Müdürümüz Fadıl Taylan,Erzurum Radyosuna kütüphane memuru olarak atanmış,o da istifa edip eşinin memleketi İsveç’e göçmüştü.Muhabir arkadaşımız Günay Kılıç önce Erzurum’a gönderilmiş,o da yetmeyince Ulaştırma Bakanlığı’na yollanmıştı.Ama acar arkadaşımız Günay, gittiği yerde hem master yapmış hem de iyi görevler almıştı.
TRT’nin bugün geldiği noktanın, atamalarda liyakat gözetmemenin adımları o yıllarda atıldı.
./...

TRT TÜRKİYE'NİN SESİ RADYOSU,VOICE OF TURKEY ANILAR 1.

Türkiye'nin Sesi Radyosu, Voice of Turkey, 1973 yılında Türkiye genelinde yapılan sınavla muhabir olarak girdiğim TRT'de ilk görev yerimdi. O zamanlar TRT'de iki dairede muhabirler çalışırdı. Birincisi TRT Haber Merkezi,ikincisi de Dış Yayınlar Dairesi Haber Redaksiyon Servisiydi.Ben sınavları kazanınca o zaman Dış Yayınlar Dairesi Başkanı olan Esin Talu Çelikkan beni ve iki arkadaşımı kendi servisine istemiş ve almıştı.Bu nedenle de evimizi İstanbul'dan Ankara'ya taşımıştık.30 yıl süren TRT maceram hep Ankara'da yaşandı.Diğer 13 arkadaş Haber Dairesinin Ankara merkez ve İstanbul,İzmir ile diğer taşra müdürlüklerine dağıtılmışlardı. Sınava girinceye kadar Türkiye'nin Sesi Radyosu’nun adını duymamıştım. Elbette duyamazdım .Çünkü yayınlar kısa dalga ile uzak ülkelere yapılıyor,Türkiye'den de dinlenemiyordu.Türkiye’nin Sesi Radyosu’nun Türkçe ve yabancı dillerdeki haber,program ve müzik yayınlarını işte bu Dış Yayınlar Dairesi hazırlardı.Daire Başkanımız Esin Talu Çelikkan, eski gazeteci,azimli,tuttuğunu koparan,dobra bir kadındı.Recaizade Mahmut Ekrem’in torunu,Ercüment Ekrem Talu’nun kızıydı.Demokrat Partili Ali İhsan Çelikkan’la evliydi.Bizden önce 12 Mart döneminde bir süre gözaltına alınmış.O günleri Sevgi Soysal,Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nda anlatır.Esin Hanımın gözaltı nedeni de TRT Dinleme Servisi’nden çıkan haberlerin derlendiği ve kurum içi dağıtılan broşürmüş.Artık o broşür ne kadar sakıncalı bulunduysa( !)
Dış Yayınlar Dairesi ve Haber Dairesi’nin o zamanki haber kaynaklarından birisi de işte bu Dinleme Servisiydi. Burada dünyanın önemli radyoları dinlenir, ilgi çeken haberler Türkçeye çevrilerek kurum içinde dağıtılırdı .Ayrıca sanırım bazı önemli devet kurumlarına da gönderiliyordu.Bu metinler 12 Mart döneminden sonra elbette artık broşür haline getirilmiyordu.
Türkiye’nin Sesi’ndeki yabancı dil masaları kendilerine haber servisinden (ki benim çalıştığım bölüm) gelen Türkçe haberleri ve program ünitesinden gelen yapımları ilgili dillere çevirip yayınlardı  .Yayınlarda elbette Türk müziğinin çeşitli örnekleri de yayınlanırdı.Örneğin dinleme servisinde Rumence çevirmen Bükreş Radyosu’nun haberlerini Türkçeye çevirirken Rumence masasındakiler kendilerine verilen Türkçe metinleri Rumenceye çeviririp yayınlardı.Bu çevirmenler aynı zamanda o yayınların spikeriydi.
Haliyle her iki serviste o dilleri çok iyi bilen, yetkin kişiler çalışırdı.Böylece Arapçadan Rusçaya Urducadan Elenceye zengin dilli bir ortamda çalışıyor,orada ilginç kişileri tanıma olanağı buluyorduk.
Başkanımız Esin hanım, sonradan TRT’de TAŞ dönemi denilen dönemde görevden alındı.Yerine de Türkiye Zirai Donatımı Kurumu’ndan bir avukat Tuncer Enginertan geldi. Sonradan Demirel ailesine damat olan bu avukatın yayıncılıkla ilgisi meçhuldü. Esin hanımı ,görevden alındığı bu dönemde daha iyi tanıdım.Oğlu Murat Çelikkan o zamanlar lise öğrencisiydi.Yakın arkadaşları Esin hanımın siyasal görüşlerini oğlunun değişime uğrattığını söylerlerdi.
./...