Hoş geldiniz!

Benim derdim ne?

Muradım orada burada gördüklerimi, gözüme çarpanları ,gözüme batanları,gözden kaçanları, gözüme girenleri, özellikle basındaki Türkçe yazım ve söyleyiş detaylarını,habercilik hatalarını,sevaplarını yazıvermek...

Kimseyi kırmak,aşağılamak yok...

Eleştirilerin zekice ve efendice yapılanları kabulüm..

Saygılar...








27 Mart 2025 Perşembe

Kalust GÜLBENKYAN

 KALUST GÜLBENKYAN

Onun adını ilk kez üniversitede iken duymuştum . Sonra Lizbon'daki  ünlü müzesiyle de ilgili yazılar gördüm. Bu kitabı görünce hemen aldım. 

Gülbenkyan, Kafkaslar'a, İran'a ve Arabistan yarımadasına yatırım yapan tüm petrolcülere 50 yıldan uzun bir süre  danışmanlık yaptı. Kurduğu, ortağı olduğu petrol şirketlerinden aldığı %5 pay nedeniyle adı (bay yüzde beş)e çıkmıştı. 1869'da İstanbul'da zengin bir Ermeni ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. Öldüğü zaman dünyanın en zengin adamıydı, tek rakibi Getty idi. Padişah Abdülhamit'e, İran Şahı'na, Suudi Kralı'na danışmanlık yaptı, hiçbir devlete sadakatle bağlı değildi. İstanbul, Paris ve Lizbon en uzun süre yaşadığı şehirlerdi. Paris'te muhteşem bir evi vardı ama hep otellerde yaşadı. Osmanlı, İran ve Fransa pasaportu vardı.İngiltere'de üniversite okurken petrole ilgisi başladı, jeoloji eğitimi aldı. 1912'de kurduğu şirkete Türk Petrol Şirketi adını verdi. Arabulucu, finansör , koleksiyoner ve diplomattı. Osmanlı'nın Avrupa'daki temsilcilerine danışmanlık yaptı, bu onu 1.Dünya Savaşında korudu, İran diplomatlığı ise 2.Dünya Savaşı'nda çok işine yaradı.Ünlü Osmanlı Maliye Nazırı Cavid Bey'in Avrupa ülkelerinde kredi ararken ve Lozan"da  delege iken danıştığı kişiydi.

Daha gençken koleksiyonerliğe merak sardı.Bir süre Louvre Müzesi'nin bir yetkilisinden ders aldı.

Topladığı değerli tablolar, Yunan sikkeleri, Mısır eserleri, İran halıları, İznik çinileri bugün Lizbon'da adını taşıyan müzede sergileniyor.Bu eserler arasında Hermitage'dan satın aldığı tablolar da var.

Gülbenkyan ketum, gizemli, basından uzak bir  yaşam sürdü, o hep "arka plandaki sorun çözücü"ydü. İş toplantılarına katılmaz, oğlunu,


damadını gönderirdi. En zengin Osmanlı Ermenisiydi . 1955'te Lizbon'da öldü. Kendisinden sonra gelen en zengin Osmanlı vatandaşı ise Muğla doğumlu ünlü silah tüccarı Rum Basil Zaharof'tu. 1955'te Lizbon'da öldü 

Dünyada petrolün tarihi Gülbenkyan olmadan yazılamaz bence. İyi ki kitap var.

Birgül Ergev



26 Ocak 2025 Pazar

TRUMAN CAPOTE



Truman Capote

Amerikan edebiyatının önemli figürlerinden biri. Onu lise yıllarımda keşfetmiş Gece Ağacı adıyla yayınlanan öykülerini okumuştum. Geçenlerde onun önce Başka Sesler Başka Odalar romanını okudum. Biraz karmaşık geldi kitap bana .Sonra da Soğukkanlılıkla romanına geldi sıra. Ara vermeden büyük bir heyecanla okuyup bitirdim kitabı. 

1959 yılının sonbaharında bir gece, ABD’nin Kansas eyaletinin küçük bir kasabasında yaşayan bir aile kendi evlerinde canice katledilir. Olay Capote'nin ilgisini çekmiştir. Hemen olayın olduğu kasabaya gider. Neredeyse altı yıl boyunca bu olayı, faillerin yakalanışını ,mahkemeyi , cezaevi günlerini büyük bir sabırla izler. Hikaye sona erdiğinde roman da bitmiştir. 

Kitabın tanıtımında "Gerçek bir hikâye değil, gerçeğin hikâyesidir anlatılan" deniyor ki doğru.

Kitap 1967 yılında sinemaya da uyarlanmış. 

Ben bugün Truman Capote 'nin bu romanı yazarken yaşadıklarını anlatan 2014 yapımı Capote filmini tekrar izledim. Başrolde oynayan ve genç yaşta trajik biçimde hayatını kaybeden muhteşem Philip Seymour Hoffman 'a bir kez daha yandım. Bu rolüyle Oscar'ı kucaklamış , arkasında sayısız güzel film bırakmıştı.

İyi ki kitap iyi ki sinema var..


21 Ocak 2025 Salı

Han Kang , Veda Etmiyorum

 𝙑𝙀𝘿𝘼 𝙀𝙏𝙈İ𝙔𝙊𝙍𝙐𝙈

1945'te  İkinci Dünya Savaşı sonunda Almanların ve Japonların yenilmesiyle Kore yarımadasında yeni bir dönem başlar. İşgalci Japonya çekilmiş, yerine ABD ve SSCB müttefiklerince kontrol edilen iki ayrı yönetim kurulmuştur. Amaç zaman içinde iki bölgeyi birleştirmekti, olamadı. 

1948'de Güney Kore hükümet güçleri komünist oldukları gerekçesiyle Jeju adasında -şimdi turizm cenneti- binlerce kişiyi toplu olarak idam eder. 1950 yılında  en az 150 kişi Gyongsang bölgesinde  katledilir ve cesetler terkedilmiş bir madene kapatılır. Komünist militan  olmakla suçlanıp öldürülenler arasında kadın ve çocuklar da vardır. 1950 , bizim de asker yolladığımız Kore savaşının  başladığı yıldır. .1997 yılında ortaya çıkarılan bu toplu mezar nedeniyle Güney Kore hükümetinin özür dilemesi istense de yönetim bunu kabul etmez. 2011'de Güney Kore Yüksek Mahkemesi hükümetin özür dilemesi ve kurbanların yakınlarına tazminat ödenmesi kararını alır.

Bu yıl Nobel edebiyat ödülünü alan Koreli yazar Han Kang'ın  iki arkadaşın dostluğunu merkeze alıp işlediği Veda Etmiyorum adlı romanında esas olarak anlattığı şey işte bu katliamlar.Yazarın  yer yer gerçek yer yer rüya ya da hayal alemindeki anlatımında müthiş ayrıntılı tasvirleri - betimleme demeye alışamadım- var. Hele  kar altında sayfalarca  süren bir bekleyiş ve yürüyüş var ki iliklerime kadar donduğumu hissettim. Ve kitap sayesinde çok şey  öğrendim, yeni bir yazar tanıdım.




Hadi bana iyi okumalar..


Birgül Ergev

18 Ocak 2025 Cumartesi

ZWEİG VE BREZİLYA

 𝗭𝘄𝗲𝗶𝗴 𝘃𝗲 𝗕𝗿𝗲𝘇𝗶𝗹𝘆𝗮



Stefan Zweig ,1936 yılında bir toplantı için ilk kez gider Brezilya'ya. 3 yıl sonra gidip altı ay kalır ve ülkeyi tanır. Sonra tutup Brezilya diye 375 sayfalık bir roman yazar. Evet bu bir tanıtım kitabı değil bir roman. İki yıl sonra tekrar bu ülkeye gidecektir ama bu kez ölmeye...

Onun satırları:

"22 Nisan 1500'de bir anda birkaç beyaz yelken belirdi ufukta."

Avrupa yani Portekiz keşfetmişti bu toprakları.Ama kimsenin o topraklara gönüllü gitmeye niyeti yoktu. Ülkede hammadde olarak sadece kereste vardı. Portekiz mahkumları gönderdi önce . Sonra gidenler misyonerler oldu. Sonra Afrikalı köleler getirildi, çünkü yeterli işgücü yoktu. Brezilya'da zenginlik bitecek gibi değildi. Altın,kahve kakao,pamuk, tütün şeker,kauçuk,elmas yüzyıllar boyunca Avrupalının ilgisini ve yönetimini buradan çekmeme sebebiydi. 

Zweig aynen şöyle diyor:

" Avrupa'nın 18.yy sonunda gösterdiği kapitalist ve endüstriyel gelişim,Brezilya altını, Avrupa ekonomisinin daha hızlı atmaya başlayan damarlarına bu kadar güçlü ve harekete geçirici bir etkiyle akmaya başlamasaydı , mümkün olamazdı"

Avrupalı ülkenin varını yoğunu yağmalarken oradaki insanların bu gelişimden yararlanması için kılını bile kıpırdatmamıştır.

Zweig'ın büyüklüğü bir ülkeyi tanıtırken bile bir roman tadını verebilmesidir. 


15 Ocak 2025 Çarşamba

Ah Cumhuriyet!

 


Ah Cumhuriyet gazetesi ah. Bir zamanlar düzeltme servisinde bile ünlü yazarlar, şairler çalışırdı. Adnan Özyalçıner, Konur Ertop. Refik Durbaş.... Dile o kadar özen gösterilirdi yani. Özdemir İnce'nin bir  yazısını internet sayfasından okudum. Gözlerime inanamadım. İtilaf ile ihtilaf kelimeleri bir güzel karışmış.  Yazıda Nobel ödüllerinden de söz etmiş ama eksik yazmış.  Türkiye'nin üç Nobel'i var .


İ𝘁𝗶𝗹𝗮𝗳  ايتلاف ,uyum sağlama, uyuşma dostluk. Ülfet 'ten geldiğini söylersem daha iyi anlaşılır. 

 İ𝗵𝘁𝗶𝗹𝗮𝗳  اِخْتِلَاف ise , zıtlık karşıtlık demek


Birgül Ergev

14 Ocak 2025 Salı

ÇATIKATI AŞIKLARI

 Şükran Yiğit 'in Çatıkatı Aşıkları kitabını yeni bitirdim. Kolay okunan ,sürükleyici bir roman. İkisi genç biri orta yaşlarda üç kişinin  aynı apartmandaki dostlukları, paylaştıkları ve paylaşmadıkları sırlar, fonda 12 Eylül darbesi.

Elbette, gene yazım hatasına takıldım.

Dilimizde de Arapçada da "tahammüden" diye bir kelime yok. Vallahi billahi yok 😄 O kelime تعمدا / taammüden bilerek, isteyerek tasarlayarak anlamında. Kelime ,yazarı yanıltmış olabilir ama bazı yayınevi görevlileri bunun için istihdam edilmiyor mu? 


Ve gene çok rastlanan bir hatalı yazılış; vehamet diye yazılan ( iki yerde geçiyor ) kelimenin doğrusu 𝘃𝗮𝗵𝗮𝗺𝗲𝘁 وخامت. Aynı kökten gelen 𝘃𝗮𝗵𝗶𝗺 kelimesi size ipucu olabilir...


Dile de okuyucuya da biraz daha özen diliyorum. Amin 


Not: Bu kitap da İletişim Yayınlarından....😠









30 Eylül 2024 Pazartesi

Dottie

 Abdulrazak Gürnah'ı üç yıl önce Nobel alınca duydum. Hemen Deniz Kenarında ve Kumdan Yürek kitaplarını okudum, çok beğendim. Çevirilerde bir sorun yoktu. Geçen hafta Dottie romanını getirttim. Okumaya başladım. Ama gitmiyor. Çeviri akıcı değil .Elimde kalem çizmeye başladım. O tedirginlikle kitaptan alacağım zevki de kaybettim. Çevirmen hata yapmış olabilir ama bu kitapları tekrar tekrar okuyacak bir görevli yok mu? Yayınevinin yöneticileri merak edip satışa sundukları kitaba bir göz atmıyorlar mı? O kadar para verdim, kitabı bitireceğim. Bir daha İletişim Yayınevi kitabı alırken de uzun uzun düşüneceğim

******

Kitabın ilk 100 sayfasında gözüme batanlar. Buyurun; 

******

Sf 15 üvey hükümdar 

Sf 56. merak ettirdi.

Sf.61 kemik doktoru

Sf.63 üvey aile (çok yerde geçiyor) Koruyucu aile gayet yaygın ve doğru bir kullanım olmaz mıydı? 

Ve bir dolu anlaşılmayan cümle.

Yazara da okuyucuya da biraz daha saygı ve özen lütfen.... 

Birgül Ergev