Hoş geldiniz!

Benim derdim ne?

Muradım orada burada gördüklerimi, gözüme çarpanları ,gözüme batanları,gözden kaçanları, gözüme girenleri, özellikle basındaki Türkçe yazım ve söyleyiş detaylarını,habercilik hatalarını,sevaplarını yazıvermek...

Kimseyi kırmak,aşağılamak yok...

Eleştirilerin zekice ve efendice yapılanları kabulüm..

Saygılar...








Gürel Ergev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gürel Ergev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Eylül 2020 Çarşamba

HASRETİM DERİN UYKULARDA ve sorular,kafama takılanlar.


 

 

İnsanın aynı dönemde, aynı yerlerde yaşadığı, bazılarını yakından bazılarını uzaktan bildiği, fikir arkadaşlığı yaptığı, ölümlerine içinin yandığı arkadaşlarının öyküsünü okuması zor oluyor.Bunları araştırma kitaplarında,anılarda okudum.Bazı yerlerini okumadan atladım.Yüreğim dayanmadı.55 yıldır hiç kesintisiz gazete okuru olan ben 7.Mayıs.1972 tarihli gazetelere elimi bile süremedim.Vapura binerken gazetecide “Asıldılar” manşetini görmek bile içimi dondurdu.O gece Gürel’in vapurla Kuzguncuk’taki evimize gelişini,sabaha kadar hıçkırarak ağlayışı hiç unutmadım.O Devrimci Öğrenci Birliği’nin kurucularındandı,Denizleri çok yakından tanıyordu,sanki bir parçasını kaybetmiş gibiydi.

O nedenle Hasretim Derin Uykularda kitabını biraz çekinerek elime aldım. Vehbi Bardakçı romancıymış .Bu kitapta Mahir Çayan ve arkadaşlarının Efraim Elrom’u kaçırmalarından başlayıp Kızılderede’ki  o üzücü sona kadar olan yaşam kesitlerini roman tarzında anlatıyor.Ben bu öykünün roman tarzında anlatılmasını yadırgadım.Belki araştırma,tarih,anı kitaplarını tercih ettiğimden olabilir.Şimdiden belirteyim eğer Mahir Çayan’ın öyküsünü (kolay okumayı seven )birine anlatmak istiyorsanız bu kitabı önerebilirsiniz.

Ama benim takıldığım noktalar var:

Bu bir roman, tarih kitabı değil,ama tarihi bilgilerin doğru olması gerekiyor,

Önce Adolf Eichmann kim anımsıyalım.Eichmann,Alman Nazi teşkilatında yarbay rütbesiyle görev yapmıştı.Eichmann,Nazi işgali altındaki Doğu Avrupa ülkelerindeki Yahudilerin gettolara ve toplama kamplarına gönderilmelerinden sorumluydu.Savaştan sonra sahte bir kimlikle Arjantin’e gitti.Shin Bet örgütü tarafından 1960’da İsrail’e kaçırıldı ve yargılanarak idam edildi.(Rıfat.N.Bali)

İşte bu Eichman bu romanda sadece (bir yarbay) olarak geçiyor.(sf.86) Almanya’da yaşamış olan yazarın ,Adolf Eichmann ‘ın böyle geçiştirilemiyeceğini bilmemesi şaşırtıcı bence. 1971 yılı Mayıs ayında  Mahir ve arkadaşları tarafından kaçırılan ve öldürülen İsrail’in İstanbul Başkonsolosu  Efraim Elrom,işte bu Nazi kasabının İsraİl’e getirilmesinden sonra onun aleyhindeki belgeleri toplayan polis ekibinin şeflerinden biri.Kitapta yazıldığı gibi (savcı) değil.sf.86.Elrom daha sonra Polis Akademisi Başkanlığı yapmış,tek oğlunun bir uçak kazasında ölümünden sonra İstanbul’a konsolos olarak atanmıştı.(Rıfat.N.Bali)

Sayfa 222’de bir bölüm var. Mahir ,Maltepe cezaevinden kaçmadan bir gün önce devrimci kızların bulunduğu koğuşa geçip onlarla vedalaşıyor.Ama orada verilen isimlerden biri yanlış.Adını vermek istemediğim bu arkadaş daha önce tahliye edilmişti.Bu kaçıştan bir hafta önce Saraçhane’de  bizim nikahımızda nikah şekeri dağıtıyordu.

Şimdi tam buraya olayın birebir tanığı olan aynı dönemde Maltepe Cezaevi’nde yatan, bu romanda da adı geçen Mustafa Lütfi Kıyıcı’nın bu yazıma ilişkin açıklamasının bir bölümünü  koyuyorum:

“….Bu maddi olarak olası değil . Kız arkadaşlarımızın koğuşu ses erimi uzaklığında olsa da ayrı bir binada... Böyle bir vedalaşma fiilen mümkün değildir. Kız arkadaşlar firar ortaya çıktıktan sonra bir süre koğuşlararası koridora getirildi. Ve yeniden koğuşlarına götürüldü. Bir süre sonra da zaten Selimiyeye hepimiz götürüldük. Selam.

 

Yani Mahir’in devrimci kızlarla yüzyüze vedalaşması olası değilmiş.

Kitapta bazı kurmaca karakterler de var. Bence olmasa daha iyiymiş.İşte bu kurmaca karakterlerden bir bir stajyer gazeteci.İletişim Fakültesi’nde öğrenciymiş.Ama 1971 yılında İstanbul’da İletişim Fakültesi adında bir okul yoktu.

 

İyi okumalar. Kitap.Kitap.Kitap

Birgül Ergev

Not:Bazı notları değerli araştırmacı Rıfat N.Bali'nin İsrail Başkonsolosu Ephraim Elrom'un İnfazı kitabından aldım.


26 Eylül 2010 Pazar

Haydi kitapçıya!!!


Kıyısından köşesinden de olsa 68'li sayılırım yani!.Merak edenler alabilir..

http://www.dogankitap.com.tr/kitap.asp?id=1386

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Meydan Larousse Macerası 2

O zamanlar aramızdaki adı Meydan Kabus'tu...Halbuki hiç de kötü bir işyeri değildi. En azından çalışmadığımız zamanlarda çok kaliteli sohbetler edebiliyorduk..Türkiye'nin en kalitali yazar ve çevirmenlerinden bir grup oluşturuyordu yazı kadrosunu..


Rivayet edilir ki ansiklopedinin ilk çalışmaları başladığında bizim fakültedeki.Türk Dili ve Edebiyatı ile Tarih bölümlerinden bir yönetici kadrosu oluşturmuşlar..Yani sağcı hocalardan..Bunlar bir kelimeyi ele alıp "Mirim,misal mi diyelim örnek mi diyelim " diye tartışırlarken zaman geçip gidermiş.Elde yazılan bir şey yok..Sonunda Safa Kılıçlıoğlu patlamış:"Toplayın solcuları,çıkarsınlar ansiklopediyi"...Rivayet dedim ya..Ama solcular çok fazla değildi..Daha çok ortanın solu ekolünden...Tabii bizim için en birikimli solcu Selahattin Hilav'dı..


Biz karı koca iki Dev Genç'li bayağı başını ağrıtmıştık Nezihe Araz'la Hakkı Devrim'in .Devir 12 Mart devri. Her gün bir baskın,bir harekat...Sabahları biraz geciktik mi Hakkı Devrim soruyor: "Dev Genç'liler geldiler mi?"..Bu arada evlerde arama yapılıyor,biz de bazı kitaplarımızı poşete koyup,evin yanındaki arsada kuytu bir yere bırakıyoruz..Bulurlarsa kimin olduğu belli olmayacak.Bazı daha değer verdiğimiz kitapları ise birer ikişer Meydan Larousse'a taşıyoruz..12 Mart rüzgarı dinene kadar kitaplar orada kalıyor.Patronların bu kitap saklama işinden haberleri olup olmadığını bilmiyorum.Ama olduğunu sanıyorum,çünkü Hakkı Bey'in uçan kuştan haberi olurdu..
Korkunun ecele faydası yok..Bir gün Dev Genç davası açıldı...Bulunanlar bulundu bulunamayanlar aranıyor..Hem de TRT radyolarından yayınlanan duyurularla...
" Samsun'da doğma Mehmet'ten olma....."...E bu bizim Gürel Ergev..Sevgili kocam yani..Bir akşam 19.00 bülteni sırasında başladı anons..Günlerden Cuma..Tabii herkes dinliyor radyoyu, "Sayın muhbir vatandaş"lar da .Biz öyle böyle iki günü geçirdik.Gürel'in bütün derdi polise yakalanmadan askere teslim olmak.Çünkü polise yakalanmak doğrudan işkence demek..Pazartesi sabahı biraz de tedirginlik içinde işyerine ulaşıyoruz.Doğru Hakkı Bey'in odasına..Gürel,Hakkı Bey'e teslim olmaya gideceğini bildiriyor.Ve onu Meydan Larousse'un kapısından uğurluyoruz.En yakındaki askeri kuruluşa gidecek...Ben gayet sakin duruyorum .Ona ne olacak diye korkuyorum ama yiğitliğe de leke sürdürmüyorum.Nezihe Araz'ın gözleri doluyor."Ağla kızım ağla sonra daha kötü olursun" diye sevecenlikle yaklaşıyor bana..Gürel'in tesliminde bir sorun yaşanmıyor,Davutpaşa Kışlası'na konulduğu haberini alıyoruz.Ben haftada bir ziyaretine gidiyorum.20 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalıyor..Ve yeniden işe başlıyor.Ay başında maaş alırken doğal olarak 20 günlük ücretinin kesilmesini bekliyoruz.Ama hayır,muhasebeden maaşını tam olarak veriyorlar..O zaman ikimiz de " Büyüksün Hakkı Devrim" diyoruz...
Meydan Larousse'un tek teröristi Gürel değil tabii.Sevgili Vedat Günyol abimiz de örgütçülükten uzun bir süre hapiste kalıyor..Ve biz şefimiz Berke Vardar kanalıyla onun hapishane günlerine ilişkin bilgiler alıyoruz.Hakkı Bey ve Nezihe Hanım ona da büyük bir kadirbilirlikle sahip çıkıyorlar..Öyle ki maaşını doğrudan verirsek belki kabul etmez diye Vedat Bey'e çevrilecek metinler gönderiyorlar.O da cezaevinde onları çevirip iade ediyor. Böylece Vedat Günyol'un maaşının ödenmesinin onu incitmeyecek yöntemi bulunmuş oluyor..
Ve Berke Vardar..Onu tek kelimeyle anlatmak istesek herhalde "karizmatik" kelimesini kullanmak gerekirdi..Bir tarafıyla iyi Fransızca bilen, Türkiye'de dilbilim eğitiminin öncülüğünü yapan,Bülent Ecevit hayranı, bizi aşırı solcu bulan, bizim de fazla ılımlı bulduğumuz, bir tarafıyla Şişli sokaklarından aşina olduğu bir bıçkınlık taşıyan, bir tarafıyla babası Galip Vardar'dan miras tarih bilgisi, kitap düşkünü sevgili şefimiz..Onunla üç yılı aşan bir zaman içinde ekip çalışması yaptık..Her zaman ciddi,elinde Petit Larousse devamlı sigara içen sevgili Berke Bey'i de çok genç yaşta kaybettik.Büyükada'daki evlerinden söz ederdi bazen . Almanya'da opera eğitimi gören kızkardeşinin ses açma çalışmalarından şaka yollu şikayet ederdi..Yıllar sonra o kızkardeşin adının Yekta Kara olduğunu öğrenmiştim....