Hoş geldiniz!

Benim derdim ne?

Muradım orada burada gördüklerimi, gözüme çarpanları ,gözüme batanları,gözden kaçanları, gözüme girenleri, özellikle basındaki Türkçe yazım ve söyleyiş detaylarını,habercilik hatalarını,sevaplarını yazıvermek...

Kimseyi kırmak,aşağılamak yok...

Eleştirilerin zekice ve efendice yapılanları kabulüm..

Saygılar...








28 Temmuz 2009 Salı

Meydan Larousse Macerası 1. Nezihe Araz'ın ardından......

Yıl 1970 Mart...Okulu bitirip iş aramaya başlamışım.Babıali Caddesi'nde daha önce bazı sınıf arkadaşlarımın işe başladığı Meydan Larousse Ansiklopedisi ilk duraklarımdan biri.Konur Ertop'la tanışıyoruz..Ona gidiyorum.O da beni hemen yan masadaki Nezihe Araz'la tanıştırıyor.Nezihe hanım'ın adını duymuşum ama hakkında fazlaca bilgim yok.Tane tane konuşan değişik bir ses tonu olan bir Hanım...Bana bir kaç soru soruyor...Sonra da "yan odada biraz bekleyin " diyor.Yan oda birkaç sınıf arkadaşımın da içinde bulunduğu kocaman bir salon...Ben bu arada arkadaşlarımla sohbetteyim.Az sonra çağırtıyor beni.O arada beni Fakülte'deki hocalarımdan soruşturduğunu öğreniyorum sonradan."Tamam Birgülcüğüm"diyor,"Ne zaman başlarsın?" Şaşırıyorum,seviniyorum...Bir hafta izin istiyorum kendisinden.Okulu bitirdim ya hem bunu bildirmek hem de artık İstanbul'da kalacağımı evdekilere anlatmak için Muğla'ya gidiyorum..
İşte "Z" harfine gelinip yayını bitene kadar çalışacağım Meydan Larousse maceram böyle başlıyor.Sanıyorum ilk gün bir de Hakkı Bey'le (Devrim) görüşüyorum.."Sanıyorum" dememek lazım Hakkı Bey'le muhakkak görüşmüşümdür.Çünkü Nezihe Hanım'ın en belirgin özelliklerinden biri Hakkı Bey'e çok sık danışmasıydı.Hatta birgün ona neden araba kullanmadığını sormuştuk da "Hakkı Bey kullanamazsın diyor" diye cevap vermişti..
Meydan Larousse binası ilk Cumhuriyet Gazetesi binasının hemen karşısında Sultanhamam yönünde biraz daha aşağısında eski oturaklı bir binaydı..Sanırım eski Yeni Sabah gazetesinin binasıymış.....
Kapıdan girince bizi sürekli Sızıntı gazetesi okuyan bir görevli karşılardı.Alt katta,fotoğrafhane,arşiv gibi servisler vardı.Üst kata çıkınca tam karşıdaki büyük salon bizim yani "lugat" ve "telif" servislerinin bulunduğu yerdi.Lugat Servisi şefimiz karizmatik Berke Vardar.Telif servisindeki ünlü, İsmet Zeki Eyüboğlu abimiz...Salon kapısının sağındaki odada Konur Ertop,Nezihe Araz ve o zamanlar hiç tanınmayan Oğuz Atay çalışırdı.Salona girmeden soldaki oda ise Selahattin Hilav,Oktay Akbal ve Nezihe Topuz'un odasıydı.Devam edip bir kat daha çıkarsanız karşınıza gelen büyük salon Adnan Benk başkanlığındaki " Tercüme Servisi'nin konuşlandığı yerdi.Buradan hatırlayabildiklerim Vedat Günyol,Ece Ayhan,Keyise İdalı,Silva Tüccaryan,Hilmi Yavuz,Faik Baysal,Babür Kuzucu...Hemen bu salonun bitişiğinde camlı bir bölmeyle ayrılan odada Hakkı Devrim tüm otoritesiyle otururdu..Nezihe Hanım'la o zaman yalnızca yazdıklarımızla ilgili konularda görüşürdük..Hakkı Bey ise müessesenin tek idarecisi gibiydi..Tüm yetkiler ondaydı.Bütün ansiklopedi maddelerine en son o baktığı gibi tüm parasal işlerde ve idarede son söz yine ondaydı.Onun odasından ileri doğru devam ederseniz düzeltme ve muhasebe servisleri karşınıza çıkardı.Düzeltme servisinde çalışanlardan biri de sonradan yazı çizi işine başlayıp bizi hayli şaşırtacak Hulki Aktunç'tu...
O koridorda sağdaki odaya girerseniz -hayır giremezsiniz-..Evet o odaya daha doğrusu daireye girmek mümkün değildi..Çünkü orası patronlar patronu Safa Kılıçlıoğlu'nun ikametgahıydı..Bilerek ikametgah kelimesini kullanıyorum, orada Safa Bey sabahtan akşama kadar yaşardı.Onun emrine verilmiş -Beyaz Rus oldukları -söylenen bir karıkoca vardı.Onlar gün içinde Safa Bey'in hizmetini görür,yalnız ve yalnızca kendileri ve Safa Bey'in yiyeceği öğle yemeğini yaparlardı..İçerde de -hiçbir zaman göremedik- Safa Beyin çalışma odası ,dinlenme odası bulunurdu..Safa Bey, Nezihe Hanım ve Hakkı Bey'le birlikte Ansiklopedinin üç ortağından biriydi ve söylendiğine göre en büyük ortağıydı...Ama günlük işlere hiç karışmaz,dairesinden de pek çıkmazdı..Safa Bey bir kere bizim salona inmişti,o da İstanbul'daki kolera salgınında iş yerine aşı yapmaya gelen hemşireyi denetlemek için..Hepimizin aşılanıp aşılanmadığını iyice kontrol etmişti..
İşyeri adeta bir forum..Her an Türkiye'nin önde gelen yazarları ve çevirmenleriyle içiçeyiz.Biz Berke Vardar şefliğinde küçük bir grup sözlük maddelerini yazıyoruz..Ve inanılmaz iddialıyız...Her sözlük maddesini önce birimiz yazıyor,sonra Berke Bey okuyor,sonra da birlikte tartışıyoruz...Meydan Larousse Lugat ve Ansiklopedisi adı üstünde aynı zamanda sözlük ..Ve o güne kadar yapılmış en kapsamlı Türkçe Osmanlıca sözlüğü yapıyoruz....O tarihe kadar yayınlanmış tüm Türkçe-Osmanlıca sözlükler masamızda.Kamusu Türki'den Keresteciyan Sözlüğüne kadar.Türkiye'de ilk etimolojik sözlük Bedros Keresteciyan'ın...Sözlüğümüzde kelimelerin etimolojisi yanında her anlama uygun örnek cümleler de var.Bu örnek cümleler daha önceden kesilip kelimeyle ilgili zarflara yerleştirilmiş.Bunlar ünlü Türk yazarlarının kitaplarından kesilmiş.Yahya Kemal,Kemal Tahir,Halid Ziya..vb .Ama Nazım Hikmet yok..Bu benim kanıma dokunuyor.Türkçeyi bu kadar güzel kullanan üstelik devrimci bir şairin dizeleri sözlükte örnek cümle olarak nasıl yer almaz? Bunu kendime iş ediniyorum..Yazdığım maddelerden uygun olanı çıktığında o kelimenin geçtiği bir Nazım Hikmet şiirinden bir iki dizeyi örnek olarak ekliyorum.Berke Bey'in bunlarla bir sorunu yok..Kelime ve cümle doğru olsun tamam..Parafını atıyor..Peki son okuyucu.?.Maddeler en son Hakkı Devrim'in önüne gidiyor...Ve Hakkı Bey üşenmeden yazdığım her Nazım dizesinin üstüne bir çizik atıyor..Ben yazıyorum,o çiziyor,ben yazıyorum o çiziyor...Hakkı Bey bu hakkını bir kez kullanmıyor. ya da dalgınlığına geliyor... Ve ben yalnız savaşçı, koskoca sözlüğe Nazım'dan sadece iki dize sokabiliyorum.."Mavi Gözlü Dev" şiirinden iki dize.
Nezihe Araz'a gelince o yılların deneyimli gazetecisi,bir ara Behice Boran'la beraber üniversitede çalıştığını duymuşuz,ama gene de yadırgıyorum onu..Evliya mevliya hikayeleri yazmış ya biraz uzak duruyorum.Henüz hoşgörüyü pek fazla banimsemediğimiz yıllar. Önyargılarım muhteşem..
Bir gün Nezihe Hanım işyerinden bir grubu evinde yemeğe çağırıyor..Ben de davetliler arasındayım ama canım pek gitmek istemiyor..Arkadaşlar yemeyip içmeyip bunu ona yetiştiriyorlar..Nezihe Hanım bütün inceliğiyle beni bir kez de kendisi davet ediyor..Artık kaçış yok..Nezihe Hanımın Arnavutköy'de sahil yolundaki dairesinde toplanıyoruz...Yemekler de muhteşem içkiler de sohbet de.Bizlere gazetecilik yıllarında Anadolu'ya yaptığı yolculukları anlatıyor,Anadolu kadının giyimiyle ilgili topladığı örnekleri gösteriyor...Kitaplarının adına bakarak bağnaz zannettiğim Nezihe Hanım önyargılarımı yıkıveriyor.Nezihe Hanım tarikat ehli ama son derece uygar görüşlü ve hümanist bir insan olarak yer etmiş hafızamda..

5 yorum:

  1. meydan larousse ansiklopedisi, çok küçük puntolu ve saman kağıdına basılmış renksiz yazıları-fotoğrafları ile aklımda yer etmiştir hep. bir de ağır adalı, eski türkçe kelimelerde kullanılır bazen. anlamda sorun yaratmasa da yine de çağdaş dilden biraz uzak üslup var bu ansiklopedi de.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. exhorder'a yanıt:
    Evet küçük puntoluydu,cilt sayısını artırmamak için.
    Fotoğraflar siyah beyazdı,bu hem kaynak resimlerin siyah beyaz olmasından kaynaklanıyordu,hem de sanırım maliyet hesabından.40 yıl önceki baskıdan söz ediyoruz di mi?
    40 yılda dil de değişiyor,ayrıca Meydan Larousse Türkçe ve Osmanlıca tüm kelimeleri kapsıyordu,bol bol eski kelime vardı yani..

    YanıtlaSil
  4. efsane ansiklopedi.

    YanıtlaSil

Siz ne dersiniz?
Anonim seçeneğini deneyin...