O zamanlar aramızdaki adı Meydan Kabus'tu...Halbuki hiç de kötü bir işyeri değildi. En azından çalışmadığımız zamanlarda çok kaliteli sohbetler edebiliyorduk..Türkiye'nin en kalitali yazar ve çevirmenlerinden bir grup oluşturuyordu yazı kadrosunu..
Rivayet edilir ki ansiklopedinin ilk çalışmaları başladığında bizim fakültedeki.Türk Dili ve Edebiyatı ile Tarih bölümlerinden bir yönetici kadrosu oluşturmuşlar..Yani sağcı hocalardan..Bunlar bir kelimeyi ele alıp "Mirim,misal mi diyelim örnek mi diyelim " diye tartışırlarken zaman geçip gidermiş.Elde yazılan bir şey yok..Sonunda Safa Kılıçlıoğlu patlamış:"Toplayın solcuları,çıkarsınlar ansiklopediyi"...Rivayet dedim ya..Ama solcular çok fazla değildi..Daha çok ortanın solu ekolünden...Tabii bizim için en birikimli solcu Selahattin Hilav'dı..
Biz karı koca iki Dev Genç'li bayağı başını ağrıtmıştık Nezihe Araz'la Hakkı Devrim'in .Devir 12 Mart devri. Her gün bir baskın,bir harekat...Sabahları biraz geciktik mi Hakkı Devrim soruyor: "Dev Genç'liler geldiler mi?"..Bu arada evlerde arama yapılıyor,biz de bazı kitaplarımızı poşete koyup,evin yanındaki arsada kuytu bir yere bırakıyoruz..Bulurlarsa kimin olduğu belli olmayacak.Bazı daha değer verdiğimiz kitapları ise birer ikişer Meydan Larousse'a taşıyoruz..12 Mart rüzgarı dinene kadar kitaplar orada kalıyor.Patronların bu kitap saklama işinden haberleri olup olmadığını bilmiyorum.Ama olduğunu sanıyorum,çünkü Hakkı Bey'in uçan kuştan haberi olurdu..
Korkunun ecele faydası yok..Bir gün Dev Genç davası açıldı...Bulunanlar bulundu bulunamayanlar aranıyor..Hem de TRT radyolarından yayınlanan duyurularla...
" Samsun'da doğma Mehmet'ten olma....."...E bu bizim Gürel Ergev..Sevgili kocam yani..Bir akşam 19.00 bülteni sırasında başladı anons..Günlerden Cuma..Tabii herkes dinliyor radyoyu, "Sayın muhbir vatandaş"lar da .Biz öyle böyle iki günü geçirdik.Gürel'in bütün derdi polise yakalanmadan askere teslim olmak.Çünkü polise yakalanmak doğrudan işkence demek..Pazartesi sabahı biraz de tedirginlik içinde işyerine ulaşıyoruz.Doğru Hakkı Bey'in odasına..Gürel,Hakkı Bey'e teslim olmaya gideceğini bildiriyor.Ve onu Meydan Larousse'un kapısından uğurluyoruz.En yakındaki askeri kuruluşa gidecek...Ben gayet sakin duruyorum .Ona ne olacak diye korkuyorum ama yiğitliğe de leke sürdürmüyorum.Nezihe Araz'ın gözleri doluyor."Ağla kızım ağla sonra daha kötü olursun" diye sevecenlikle yaklaşıyor bana..Gürel'in tesliminde bir sorun yaşanmıyor,Davutpaşa Kışlası'na konulduğu haberini alıyoruz.Ben haftada bir ziyaretine gidiyorum.20 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalıyor..Ve yeniden işe başlıyor.Ay başında maaş alırken doğal olarak 20 günlük ücretinin kesilmesini bekliyoruz.Ama hayır,muhasebeden maaşını tam olarak veriyorlar..O zaman ikimiz de " Büyüksün Hakkı Devrim" diyoruz...
Meydan Larousse'un tek teröristi Gürel değil tabii.Sevgili Vedat Günyol abimiz de örgütçülükten uzun bir süre hapiste kalıyor..Ve biz şefimiz Berke Vardar kanalıyla onun hapishane günlerine ilişkin bilgiler alıyoruz.Hakkı Bey ve Nezihe Hanım ona da büyük bir kadirbilirlikle sahip çıkıyorlar..Öyle ki maaşını doğrudan verirsek belki kabul etmez diye Vedat Bey'e çevrilecek metinler gönderiyorlar.O da cezaevinde onları çevirip iade ediyor. Böylece Vedat Günyol'un maaşının ödenmesinin onu incitmeyecek yöntemi bulunmuş oluyor..
Ve Berke Vardar..Onu tek kelimeyle anlatmak istesek herhalde "karizmatik" kelimesini kullanmak gerekirdi..Bir tarafıyla iyi Fransızca bilen, Türkiye'de dilbilim eğitiminin öncülüğünü yapan,Bülent Ecevit hayranı, bizi aşırı solcu bulan, bizim de fazla ılımlı bulduğumuz, bir tarafıyla Şişli sokaklarından aşina olduğu bir bıçkınlık taşıyan, bir tarafıyla babası Galip Vardar'dan miras tarih bilgisi, kitap düşkünü sevgili şefimiz..Onunla üç yılı aşan bir zaman içinde ekip çalışması yaptık..Her zaman ciddi,elinde Petit Larousse devamlı sigara içen sevgili Berke Bey'i de çok genç yaşta kaybettik.Büyükada'daki evlerinden söz ederdi bazen . Almanya'da opera eğitimi gören kızkardeşinin ses açma çalışmalarından şaka yollu şikayet ederdi..Yıllar sonra o kızkardeşin adının Yekta Kara olduğunu öğrenmiştim....
Rivayet edilir ki ansiklopedinin ilk çalışmaları başladığında bizim fakültedeki.Türk Dili ve Edebiyatı ile Tarih bölümlerinden bir yönetici kadrosu oluşturmuşlar..Yani sağcı hocalardan..Bunlar bir kelimeyi ele alıp "Mirim,misal mi diyelim örnek mi diyelim " diye tartışırlarken zaman geçip gidermiş.Elde yazılan bir şey yok..Sonunda Safa Kılıçlıoğlu patlamış:"Toplayın solcuları,çıkarsınlar ansiklopediyi"...Rivayet dedim ya..Ama solcular çok fazla değildi..Daha çok ortanın solu ekolünden...Tabii bizim için en birikimli solcu Selahattin Hilav'dı..
Biz karı koca iki Dev Genç'li bayağı başını ağrıtmıştık Nezihe Araz'la Hakkı Devrim'in .Devir 12 Mart devri. Her gün bir baskın,bir harekat...Sabahları biraz geciktik mi Hakkı Devrim soruyor: "Dev Genç'liler geldiler mi?"..Bu arada evlerde arama yapılıyor,biz de bazı kitaplarımızı poşete koyup,evin yanındaki arsada kuytu bir yere bırakıyoruz..Bulurlarsa kimin olduğu belli olmayacak.Bazı daha değer verdiğimiz kitapları ise birer ikişer Meydan Larousse'a taşıyoruz..12 Mart rüzgarı dinene kadar kitaplar orada kalıyor.Patronların bu kitap saklama işinden haberleri olup olmadığını bilmiyorum.Ama olduğunu sanıyorum,çünkü Hakkı Bey'in uçan kuştan haberi olurdu..
Korkunun ecele faydası yok..Bir gün Dev Genç davası açıldı...Bulunanlar bulundu bulunamayanlar aranıyor..Hem de TRT radyolarından yayınlanan duyurularla...
" Samsun'da doğma Mehmet'ten olma....."...E bu bizim Gürel Ergev..Sevgili kocam yani..Bir akşam 19.00 bülteni sırasında başladı anons..Günlerden Cuma..Tabii herkes dinliyor radyoyu, "Sayın muhbir vatandaş"lar da .Biz öyle böyle iki günü geçirdik.Gürel'in bütün derdi polise yakalanmadan askere teslim olmak.Çünkü polise yakalanmak doğrudan işkence demek..Pazartesi sabahı biraz de tedirginlik içinde işyerine ulaşıyoruz.Doğru Hakkı Bey'in odasına..Gürel,Hakkı Bey'e teslim olmaya gideceğini bildiriyor.Ve onu Meydan Larousse'un kapısından uğurluyoruz.En yakındaki askeri kuruluşa gidecek...Ben gayet sakin duruyorum .Ona ne olacak diye korkuyorum ama yiğitliğe de leke sürdürmüyorum.Nezihe Araz'ın gözleri doluyor."Ağla kızım ağla sonra daha kötü olursun" diye sevecenlikle yaklaşıyor bana..Gürel'in tesliminde bir sorun yaşanmıyor,Davutpaşa Kışlası'na konulduğu haberini alıyoruz.Ben haftada bir ziyaretine gidiyorum.20 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalıyor..Ve yeniden işe başlıyor.Ay başında maaş alırken doğal olarak 20 günlük ücretinin kesilmesini bekliyoruz.Ama hayır,muhasebeden maaşını tam olarak veriyorlar..O zaman ikimiz de " Büyüksün Hakkı Devrim" diyoruz...
Meydan Larousse'un tek teröristi Gürel değil tabii.Sevgili Vedat Günyol abimiz de örgütçülükten uzun bir süre hapiste kalıyor..Ve biz şefimiz Berke Vardar kanalıyla onun hapishane günlerine ilişkin bilgiler alıyoruz.Hakkı Bey ve Nezihe Hanım ona da büyük bir kadirbilirlikle sahip çıkıyorlar..Öyle ki maaşını doğrudan verirsek belki kabul etmez diye Vedat Bey'e çevrilecek metinler gönderiyorlar.O da cezaevinde onları çevirip iade ediyor. Böylece Vedat Günyol'un maaşının ödenmesinin onu incitmeyecek yöntemi bulunmuş oluyor..
Ve Berke Vardar..Onu tek kelimeyle anlatmak istesek herhalde "karizmatik" kelimesini kullanmak gerekirdi..Bir tarafıyla iyi Fransızca bilen, Türkiye'de dilbilim eğitiminin öncülüğünü yapan,Bülent Ecevit hayranı, bizi aşırı solcu bulan, bizim de fazla ılımlı bulduğumuz, bir tarafıyla Şişli sokaklarından aşina olduğu bir bıçkınlık taşıyan, bir tarafıyla babası Galip Vardar'dan miras tarih bilgisi, kitap düşkünü sevgili şefimiz..Onunla üç yılı aşan bir zaman içinde ekip çalışması yaptık..Her zaman ciddi,elinde Petit Larousse devamlı sigara içen sevgili Berke Bey'i de çok genç yaşta kaybettik.Büyükada'daki evlerinden söz ederdi bazen . Almanya'da opera eğitimi gören kızkardeşinin ses açma çalışmalarından şaka yollu şikayet ederdi..Yıllar sonra o kızkardeşin adının Yekta Kara olduğunu öğrenmiştim....
Devamını bekliyoruz, Birgül.
YanıtlaSil