http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=16337334&yazarid=3&tarih=2010-11-21
Cüneyt Ülsever şöyle yazıyor köşesinde.Olayın bizim ilgilendiğimiz tarafı da bu; bu katil zanlısına hangi sıfatın verileceği.
"O bir seri katil değil
BAYRAM haftası angusların ve Eskişehir'in Muttalip beldesinde aralarında husumet bulunan bir aileyi katleden İhsan Doğu'nun haftası oldu.
Toplam 6 kişiyi öldürdüğü için İhsan Doğu'ya birkaçı hariç, hemen hemen tüm medya kuruluşları anında seri katil tanımını yakıştırdılar ve kriminoloji alanında ne kadar bilgisiz olduklarını gösterdiler.
İhsan Doğu muhakkak ki psikolojik sorunları olan birisi ama genel kabul görmüş tanımlara göre katiyen bir seri katil değil. O toplu katliam (mass murder) yapan bir kişi. Kriminoloji alanında yapılan çalışmalar insanları ısrarla “Toplu katliam yapanları sakın seri katillerle karıştırmayın” diye uyarırlar. "
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=16337436&tarih=2010-11-21
Bu da aynı gazeteden bir haber..
"Saadet KEFAL / DHA 21 Kasım 2010
Seri katile intihar önlemi
Eskişehir'de, aynı aileden 6 kişiyi öldüren 55 yaşındaki İhsan Doğu, cezaevinde tek kişilik koğuşta tutuluyor ve intihar edebileceği ihtimaline karşı infaz memurları tarafından sürekli gözetleniyor. "
Umarız,Hürriyet muhabirleri kendi köşe yazarlarını okuyorlardır...
23 Kasım 2010 Salı
5 Ekim 2010 Salı
Kırk yıllık haki,olur mu khaki?
Haki خاکی kelimesi için Türkçede hangi sözlüğe baksanız,kelimenin Farsçadan geldiğini,anlamının haki renk,toprak rengi demek olduğunu yazar.Yine Farsça bir kelime olan hak خاک khâk (toprak) kelimesinden türemiştir..Biraz daha derinlemesine araştırırsanız kelimenin Batı dillerinde de kullanıldığını görürsünüz .khaki,kaki,xaki şeklinde yazılımları da var.Türkçede bu renkte en çok bilinen kumaş asker elbiselerinin yapıldığı kumaş.Buraya kadar bir tereddüt var mı? Bence yok.Peki bu konuya nereden geldik?
Buyurun,Hürriyet'in Kelebek ekinde Melis Alphan'ın yazısını birlikte olkuyalım..
“90’larda erkeklerin temel ihtiyaçları arasında yer alan ve her ortamın üniforması haline gelen Khaki pantolon evrim geçirdi. İhtiyaç değil, arzu nesnesi oldu ve inanır mısınız, seksi bir hâl aldı.
Tarih sadece kadın modasında tekerrür etmiyor. Bazen de erkekler kendilerini geçmiş modaların pençesinde buluyorlar.
Müjdeler olsun, Khaki pantolonlar erkek giyimine geri döndü.
Khaki neydi demeyin... Hayır, bizim haki dediğimiz yeşilimsi renk değil.
Khaki bir pantolon cinsi. Türkçesi de yok. Khaki yazıp “kaki” diye okuyoruz.
Adını “toz” anlamına gelen Hintçe sözcükten almış, esasen bir renge işaret ediyor; ten rengi ve bejin bir tonu.”
Buyurun,Hürriyet'in Kelebek ekinde Melis Alphan'ın yazısını birlikte olkuyalım..
“90’larda erkeklerin temel ihtiyaçları arasında yer alan ve her ortamın üniforması haline gelen Khaki pantolon evrim geçirdi. İhtiyaç değil, arzu nesnesi oldu ve inanır mısınız, seksi bir hâl aldı.
Tarih sadece kadın modasında tekerrür etmiyor. Bazen de erkekler kendilerini geçmiş modaların pençesinde buluyorlar.
Müjdeler olsun, Khaki pantolonlar erkek giyimine geri döndü.
Khaki neydi demeyin... Hayır, bizim haki dediğimiz yeşilimsi renk değil.
Khaki bir pantolon cinsi. Türkçesi de yok. Khaki yazıp “kaki” diye okuyoruz.
Adını “toz” anlamına gelen Hintçe sözcükten almış, esasen bir renge işaret ediyor; ten rengi ve bejin bir tonu.”
Bejin bir tonu,toprak rengi.Nereden baksanız,nasıl yazsanız kelime aynı kelime,anlam aynı anlam.
Jean kelimesi nasıl hem renk,hem kumaş ,hem de pantolonu tanımlıyorsa haki de aynen öyle,ortada bir anlam genişlemesi var sadece.
Jean kelimesi nasıl hem renk,hem kumaş ,hem de pantolonu tanımlıyorsa haki de aynen öyle,ortada bir anlam genişlemesi var sadece.
26 Eylül 2010 Pazar
Haydi kitapçıya!!!
21 Haziran 2010 Pazartesi
Uzmanlık sorusu:Azerbaycan kelimesindeki sesli harfleri sayınız!
Azerbaycan أذربيجان,Azeri,Azerice..
Azerbaycan adı çok eskiden beri kullanılıyor. Söylenişi biraz değişikliğe uğrasa da kelime pek değişmemiş .Azerbaycan’da ve o bölgede yaşayan halka da Azeri deniyor.Bu ülke ve ulusun dili de Azerice. Farsçada azer diye bir kelime var, ateş anlamında. Ayrıca özel ad olarak Azer, Hz. İbrahim’in babasının adı.Bu anlamıyla Türkçede kişi adı olarak kullanılıyor.
Ama Azerbaycan ve Azeri kelimeleriyle Azer kelimesinin bağlantısı ise tartışmalı.
Peki bu kelimelerin haber diliyle ilgisi ne?
Nedeni, Azerbaycan kelimesinin haber spikerlerinin çoğunluğu tarafından yanlış söyleniyor olması.
Azerbaycan kelimesindeki sesli harfler sırayla şunlar: a-e-a-a. İlk ve son-a- sesi uzun okunacak.Bir çok spiker tüm sesli harfleri-a- diye okuyor ki yanlış..
Azeri kelimesindeki -a- sesi de doğal olarak ve tartışmasız uzun okunacak
Azerbaycan adı çok eskiden beri kullanılıyor. Söylenişi biraz değişikliğe uğrasa da kelime pek değişmemiş .Azerbaycan’da ve o bölgede yaşayan halka da Azeri deniyor.Bu ülke ve ulusun dili de Azerice. Farsçada azer diye bir kelime var, ateş anlamında. Ayrıca özel ad olarak Azer, Hz. İbrahim’in babasının adı.Bu anlamıyla Türkçede kişi adı olarak kullanılıyor.
Ama Azerbaycan ve Azeri kelimeleriyle Azer kelimesinin bağlantısı ise tartışmalı.
Peki bu kelimelerin haber diliyle ilgisi ne?
Nedeni, Azerbaycan kelimesinin haber spikerlerinin çoğunluğu tarafından yanlış söyleniyor olması.
Azerbaycan kelimesindeki sesli harfler sırayla şunlar: a-e-a-a. İlk ve son-a- sesi uzun okunacak.Bir çok spiker tüm sesli harfleri-a- diye okuyor ki yanlış..
Azeri kelimesindeki -a- sesi de doğal olarak ve tartışmasız uzun okunacak
13 Haziran 2010 Pazar
Keşke Yazım Kılavuzu'na baksalardı!
Aslında bütün sorun kendine güvenmek,yazdığından kuşku duymamak.Oysa habercilik kuşku mesleğidir bir bakıma.Her yazdığınızdan kuşku duyacaksınız,tekrar tekrar kontrol edeceksiniz.Hele TV haberciliğinde yanlış yazılan bir kelime -altyazı veya kuşak olarak verilecekse- ekrana resimdeki gibi aynen çıkar..İyice dikkat ederseniz,bir şey sizi rahatsız eder,"acaba" dersiniz ve Yazım Kılavuzu'na bakarsınız..
Kelime bize Fransızca'dan (motocyclette) girmiş.Türkçe'de motosiklet olarak kullanılıyor.
6 Haziran 2010 Pazar
Keşke Yazım Kılavuzu'na baksalardı..
İki resim arasındaki "tek" farkı bulun!
Doğrusu takdir,Arapça'dan geliyor.Beğenme,değerini anlama ve değer biçme anlamına geliyor.
Canlı yayın sırasında birisi yanlışı farkedip hemen düzeltti..Takdire şayan (takdire değer) bir davranış..Yeri gelmişken şayan kelimesine de değinelim. Şayan ,Farsça bir kelime.Uygun,yaraşır,değer demek..
TDK'dan bir alıntı:
"Bu aç adama yeni elbisenin ne derece faydalı olacağını okuyucularımızın takdirine arz ediyoruz."- F. Otyam.
"Bu aç adama yeni elbisenin ne derece faydalı olacağını okuyucularımızın takdirine arz ediyoruz."- F. Otyam.
25 Mayıs 2010 Salı
mütemmim cüz,neyi tamamlar?Mütemmim cüz ne demektir?
“Biz istiyoruz ki muhalefet partileri de zihniyet değiştirsin, üslup değiştirsin, anlayış değiştirsin... Güçlü bir demokrasinin aslında her zaman söylüyorum, tamamlayıcı bir cüzüdür, mütemmim bir cüzüdür, bunu her zaman söyledim.”
Bu sözler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP Grup Toplantısı’nda 25.05.2010 tarihinde yaptığı konuşmadan bir bölüm.
Burada vurgulamak istediğim söz dizimi ;(mütemmim cüz)
Mütemmim, Arapça çok bildiğimiz bir kelimeden (tamam) kökünden türemiş (tamamlayıcı , bütünleştirici) anlamını taşıyor.
Cüz de yine Arapça bir kelime. Parça ,bir bütünün parçalarından biri anlamında.
(Mütemmim cüz) de bir bütünü tamamlayan,mutlaka gerekli olan parça,en önemli parça anlamında kullanılıyor.Örneğin bir yapbozu düşünün,biri hariç tüm parçalarını koydunuz ama,henüz tam değil,işte masaya koyacağınız son parça (mütemmim cüz) dür.
Bu sözler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP Grup Toplantısı’nda 25.05.2010 tarihinde yaptığı konuşmadan bir bölüm.
Burada vurgulamak istediğim söz dizimi ;(mütemmim cüz)
Mütemmim, Arapça çok bildiğimiz bir kelimeden (tamam) kökünden türemiş (tamamlayıcı , bütünleştirici) anlamını taşıyor.
Cüz de yine Arapça bir kelime. Parça ,bir bütünün parçalarından biri anlamında.
(Mütemmim cüz) de bir bütünü tamamlayan,mutlaka gerekli olan parça,en önemli parça anlamında kullanılıyor.Örneğin bir yapbozu düşünün,biri hariç tüm parçalarını koydunuz ama,henüz tam değil,işte masaya koyacağınız son parça (mütemmim cüz) dür.
20 Mayıs 2010 Perşembe
yorumsuz!!
Türkçe'de bazı lastikli kelimeler var.Kullanıldıkları yerlere uymuyorlar bazen.Yazarken ya da söylerken çok dikkat etmek gerekiyor.Özellikle de milyonlara bir şey anlatma derdinde olan haberciler ve köşe yazarlarının bir kat daha dikkatli olmaları bu yüzden önem taşıyor.
Örnek Hürriyet'ten ve Ertuğrul Özkök'ten..
"-GERİMDE şöyle bir mazi var.
63 yaşıma girdim.
Aşağı yukarı yarım asra yakın bir süredir bu ülkenin siyasi yolculuğunu izledim.
Lider profillerini iyi tanıdım."
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=14771122&yazarid=10&tarih=2010-05-19
Örnek Hürriyet'ten ve Ertuğrul Özkök'ten..
"-GERİMDE şöyle bir mazi var.
63 yaşıma girdim.
Aşağı yukarı yarım asra yakın bir süredir bu ülkenin siyasi yolculuğunu izledim.
Lider profillerini iyi tanıdım."
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=14771122&yazarid=10&tarih=2010-05-19
12 Mayıs 2010 Çarşamba
istiap haddi,haddini aşar mı? İstiap haddi ne demek?
“Mukaddes yatak odası” başlıklı yazısında Ertuğrul Özkök, şunları yazıyor:
“Bak arkadaş; böyle konularda herkesin bağışıklık katsayısı, sinir sisteminin istihap haddi, pek farklı değildir”
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/14696949.asp?yazarid=10&gid=61
Evet herkesin bir sinir katsayısı ve bir istiap haddi var Bay Özkök..
Ama (istiap)استءاب kelimesinde bir (h) harfi yok.
İstiap kelimesi yapısından anlaşılabileceği gibi Arapçadan geliyor.(taşıma,barındırma,ihtiva etme,içine sığdırma) anlamına geliyor.İstiap haddi olarak kullanıldığında ise (taşıma kapasitesi,tonaj) demek.
Kelimenin aslı (istiab).Ama pek çok Arapça kelimede olduğu gibi sondaki (b) sesi Türkçede (p)’ye dönüşmüş.Ama ek aldığında yine (b) oluyor..Kitap,kitabı,tertip,tertibi vb gibi..
Mehmet Akif Ersoy, ünlü Çanakkale Şehitleri şiirinde kelimeyi (etmek) fiiiliyle birlikte içine almak,sığdırmak,kucaklamak anlamında kullanıyor..
“Hercümerç ettiğin edvara da yetmez o kitab / Seni ancak ebediyetler eder istiab”
“Bak arkadaş; böyle konularda herkesin bağışıklık katsayısı, sinir sisteminin istihap haddi, pek farklı değildir”
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/14696949.asp?yazarid=10&gid=61
Evet herkesin bir sinir katsayısı ve bir istiap haddi var Bay Özkök..
Ama (istiap)استءاب kelimesinde bir (h) harfi yok.
İstiap kelimesi yapısından anlaşılabileceği gibi Arapçadan geliyor.(taşıma,barındırma,ihtiva etme,içine sığdırma) anlamına geliyor.İstiap haddi olarak kullanıldığında ise (taşıma kapasitesi,tonaj) demek.
Kelimenin aslı (istiab).Ama pek çok Arapça kelimede olduğu gibi sondaki (b) sesi Türkçede (p)’ye dönüşmüş.Ama ek aldığında yine (b) oluyor..Kitap,kitabı,tertip,tertibi vb gibi..
Mehmet Akif Ersoy, ünlü Çanakkale Şehitleri şiirinde kelimeyi (etmek) fiiiliyle birlikte içine almak,sığdırmak,kucaklamak anlamında kullanıyor..
“Hercümerç ettiğin edvara da yetmez o kitab / Seni ancak ebediyetler eder istiab”
27 Nisan 2010 Salı
13 Nisan 2010 Salı
Keşke Yazım Kılavuzu'na baksalardı...son hecedeki (u,ü) sorunu..
Bütün mesele hepsi Arapçadan gelen ve -ul
harfleriyle biten kelimelerde. Mahsul,mamul,makbul
malul,makul,maktul, meçhul...Bu kelimelerin sonundaki (L) sesi heceyi inceltiyor ve insanı şaşırtıyor. Bu nedenle bu kelimelerin son hecesi hatalı olarak (ü) ile yazılıyor. Oysa son hece kalın sesli olan (u) ile yazılır ama ince ek alır. Bu kelimeleri Yazım Kılavuzu'nda aradığınızda yanlarındaki -ü ekiyle karşılaşırsınız. Bu demektir ki bu kelimelerin sonuna ince ek gelecek. Aynı nedenle bu kelimelerin çoğul eki de (-ler) şeklindedir. ,
örnek:maktulü,mahsulün,malulen,makuldür,meçhule, meçhuller.......Peki bu tabeladaki kelime ne olacaktı? : (mamulleri). Zor mu geliyor? O zaman has Türkçe (ürün) deyiverin olsun bitsin.
Gel de hatırlama!.
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan." Y.K.Beyatlı
Mezkûr da bu kelimelere örnek sayılabilir.Ondaki incelmenin nedeni ise ( Arapçadaki ince k sesi).مزكورBu kelimenin Türkçede (mezkûr) inceltme işaretiyle yazılması gerekiyor. Ama ve asla resimdeki gibi yazılamaz..
harfleriyle biten kelimelerde. Mahsul,mamul,makbul
malul,makul,maktul, meçhul...Bu kelimelerin sonundaki (L) sesi heceyi inceltiyor ve insanı şaşırtıyor. Bu nedenle bu kelimelerin son hecesi hatalı olarak (ü) ile yazılıyor. Oysa son hece kalın sesli olan (u) ile yazılır ama ince ek alır. Bu kelimeleri Yazım Kılavuzu'nda aradığınızda yanlarındaki -ü ekiyle karşılaşırsınız. Bu demektir ki bu kelimelerin sonuna ince ek gelecek. Aynı nedenle bu kelimelerin çoğul eki de (-ler) şeklindedir. ,
örnek:maktulü,mahsulün,malulen,makuldür,meçhule, meçhuller.......Peki bu tabeladaki kelime ne olacaktı? : (mamulleri). Zor mu geliyor? O zaman has Türkçe (ürün) deyiverin olsun bitsin.
Gel de hatırlama!.
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan." Y.K.Beyatlı
Mezkûr da bu kelimelere örnek sayılabilir.Ondaki incelmenin nedeni ise ( Arapçadaki ince k sesi).مزكورBu kelimenin Türkçede (mezkûr) inceltme işaretiyle yazılması gerekiyor. Ama ve asla resimdeki gibi yazılamaz..
9 Nisan 2010 Cuma
2 Nisan 2010 Cuma
VETERE ne ki,yenir mi içilir mi? VTR nedir?KAM.SPİKER ne demek?
Benim de içimden geçiyordu şu (vetere) ve (kam.spiker) meselesini yazayım diye.
Bir de baktım sevgili meslektaşım ve de TRT'den arkadaşım Reha Muhtar yazmış (vetere) yi , hem de bir başka TRT'ci abimizden alıntı yaparak..
Önce Reha'nın yazısına bir göz atalım:
"Ben “acı var mı acı”ya varacak kadar basit bir Türkçe’yle televizyon haberlerini vermek isterken, günlerden bir gün “vetere” diye bir kelime dönüp dolaşmaya başladı televizyoncu dilinde...
Üç günlük genç spikerler, yılların haber spikerine kadar herkesi aldı bir moda:
“Şimdi veteremizi izliyoruz...
Ulan ne mene birşey bu VETERE (kısaltılmışı VTR)...
Havalı havalı Frankafon bir çağrışım katarak, Harvard’da okuyup, yabancı dil olarak Fransızca almış bir edayla VETERE diye sallama...”
Haber toplantılarında o kadar çok salladım ki “Kardeşim VETERE deyip durmayın şuna... Bandımızı giriyoruz deyin yeter...” diye...
Sonunda kırk defa söyleyince insanın başına gelirmiş ya, bir gün konuklu bir programımda dilimin ucuna bant sözcüğü gelmez oldu...
Söyledim mi ben de VETERE sözcüğünü yayında...
Erol Aksoy kulakları çınlasın, inanılmaz zeki bir adamdı benim de televizyon haberlerinde eleştirilecek kadar günlük konuşma dilinden yana olduğumu bilirdi...
Fırsatı kaçırmadı...
“Reha” dedi, “VETERE diyorsun, izleyici anlamaz, değil mi?..”
Erol Aksoy böyle bir patrondu işte...
Fırsatı buldu mu kaçırmazdı...
Dün Aktüel dergisini okurken baktım Eurovison Şarkı Yarışmalarını Milat’tan bu yana sunmasıyla meşhur spiker abimiz Bülent Özveren bu VETERE olayının Seda Sayan tarafından topluma mal edildiğini açıklarken şöyle konuşmuş: “VTR, video tape recorder’ın kısaltılmışı... Bunu İngilizce nasıl söylersin?..
Vi-Ti-Ar... Biz BBC’ye Be-be-ce mi diyoruz, yoksa bi-bi-si mi?..
Kadırgalı Aysel yani Seda Sayan, VE-TE-RE dedi öyle kaldı...
Bir yerde görürsem kulaklarını çekeceğim...
Türkçemiz Kadırgalı Aysel’e kalmış daha ne söyleyeyim ben?..”
güzel söylüyor da Bülent Özveren Abi, onun sözlerinden Kadırgalı Seda Sayan’a kalmasaydı Türkçemiz, VE-TE-RE yerine Vİ-Tİ-AR diyeceğimiz çıkıyor ortaya...
Ve-Te-Re falan denmesinden zinhar yana değilim ben...
Ama “Kadırgalı’ya kaldı Türkçemiz” falan deyip “derinden aydın havası aşağılamasından” hafif rahatsız oldum Bülent Abi’nin... "
Devamı: http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=11.11.2007&Newsid=297574&Categoryid=4&wid=136#ixzz0jxjgVtRA
Aynen ben de rahatsız oldum "Kadırgalı" deyiminden.Üstelik bu kadar anlı şanlı "spiker" bu hatayı yaparken Seda Sayan haydi haydi yapabilir.
Bu (vetere) kelimesi kim ne derse desin özel televizyonların yayına girmesiyle söylenir oldu.TRT yıllarında kimse böyle bir şey söylememişti.,Çünkü TRT'de ve özellikle Haber Merkezi'nde bunun adı (bant)tı. Ve de bu bantlar üç çeşit olurdu.
a) Geride doğal ses barındıran,ayrıca bir de üstüne ses döşenmiş olanına (sesli bant) denirdi.Bu durumda yayındaki spiker bandın sadece giriş kısmını okurdu.Sonra (sesli bant) akıp giderdi. Ama spikerler (sesli bant)ı anons ederken (vetere) falan demezler (bandımızı veriyoruz) derler ya da hiç bir şey demezler,bant yayın akışı içinde kendiliğinden yayına girerdi.
b) Diğeri ise spikerin o sırada okuduğu habere sadece görüntü olarak eşlik eden banttı.Bu bantta yalnızca doğal efektler olurdu.Bu banda DSF denirdi (Doğal ses fonda ) kelimelerinin kısaltması.
c) Bir de tamamen sessiz bantlar vardı ki bunlar genellikle donukkare görüntülerden oluşurdu.
Biz TRT'de esas bant türü (beta) olduğu için sesli bantlara (Beta/sesli) , dsf veya sessiz bantlara da (Beta/dsf ya da Beta/sessiz ) derdik.
İşte bu bantların kaydedildiği veya oynatıldığı cihazın adıydı (VTR) yani (video tape recorder ) .
Şimdi dijital yayın nedeniyle neredeyse tarih oldu tabii. Unutulmasın diye iki resmini koydum yukarıya..
Gelelim (KAM.SPİKER) e...
Efendim, Türkiye'de radyo ve televizyon yayınlarını yapan ilk kurum TRT olduğu için bazı şeylerden söz ederken (TRT'de şöyle böyle yapardık) diyorum.Bu sadece radyo ve televizyon haberleri dilinin ilk uygulamasının doğal ve tarihsel olarak TRT'de başlamasından ötürüdür.
TRT'de televizyon haberi metni yazılırken haberin girişinin (flaşının) sol yanına KAM/SPİKER notu konurdu ki bu (kamera spikerde) anlamına gelirdi.Yani o sırada ekranda sadece spiker gözükürdü.Özel televizyonlar yayına başlarken doğal olarak TRT'den ayrılan arkadaşlarımız görev aldılar.Böylece TRT'den özel televizyonlara geçen bu (İKİLİ) yani (kam.spiker) kelimeleri sonunda (haberin girişi) anlamında kullanılır oldu.
Şimdi artık genç meslektaşlarımız bunu sanki tek kelimeymiş gibi söyleyip duruyorlar:
"-Kamspikeri yazdın mı şekerim?" "-Bu kamspiker olmuş mu ?"
-Olmamış!
Bir de baktım sevgili meslektaşım ve de TRT'den arkadaşım Reha Muhtar yazmış (vetere) yi , hem de bir başka TRT'ci abimizden alıntı yaparak..
Önce Reha'nın yazısına bir göz atalım:
"Ben “acı var mı acı”ya varacak kadar basit bir Türkçe’yle televizyon haberlerini vermek isterken, günlerden bir gün “vetere” diye bir kelime dönüp dolaşmaya başladı televizyoncu dilinde...
Üç günlük genç spikerler, yılların haber spikerine kadar herkesi aldı bir moda:
“Şimdi veteremizi izliyoruz...
Ulan ne mene birşey bu VETERE (kısaltılmışı VTR)...
Havalı havalı Frankafon bir çağrışım katarak, Harvard’da okuyup, yabancı dil olarak Fransızca almış bir edayla VETERE diye sallama...”
Haber toplantılarında o kadar çok salladım ki “Kardeşim VETERE deyip durmayın şuna... Bandımızı giriyoruz deyin yeter...” diye...
Sonunda kırk defa söyleyince insanın başına gelirmiş ya, bir gün konuklu bir programımda dilimin ucuna bant sözcüğü gelmez oldu...
Söyledim mi ben de VETERE sözcüğünü yayında...
Erol Aksoy kulakları çınlasın, inanılmaz zeki bir adamdı benim de televizyon haberlerinde eleştirilecek kadar günlük konuşma dilinden yana olduğumu bilirdi...
Fırsatı kaçırmadı...
“Reha” dedi, “VETERE diyorsun, izleyici anlamaz, değil mi?..”
Erol Aksoy böyle bir patrondu işte...
Fırsatı buldu mu kaçırmazdı...
Dün Aktüel dergisini okurken baktım Eurovison Şarkı Yarışmalarını Milat’tan bu yana sunmasıyla meşhur spiker abimiz Bülent Özveren bu VETERE olayının Seda Sayan tarafından topluma mal edildiğini açıklarken şöyle konuşmuş: “VTR, video tape recorder’ın kısaltılmışı... Bunu İngilizce nasıl söylersin?..
Vi-Ti-Ar... Biz BBC’ye Be-be-ce mi diyoruz, yoksa bi-bi-si mi?..
Kadırgalı Aysel yani Seda Sayan, VE-TE-RE dedi öyle kaldı...
Bir yerde görürsem kulaklarını çekeceğim...
Türkçemiz Kadırgalı Aysel’e kalmış daha ne söyleyeyim ben?..”
güzel söylüyor da Bülent Özveren Abi, onun sözlerinden Kadırgalı Seda Sayan’a kalmasaydı Türkçemiz, VE-TE-RE yerine Vİ-Tİ-AR diyeceğimiz çıkıyor ortaya...
Ve-Te-Re falan denmesinden zinhar yana değilim ben...
Ama “Kadırgalı’ya kaldı Türkçemiz” falan deyip “derinden aydın havası aşağılamasından” hafif rahatsız oldum Bülent Abi’nin... "
Devamı: http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=11.11.2007&Newsid=297574&Categoryid=4&wid=136#ixzz0jxjgVtRA
Aynen ben de rahatsız oldum "Kadırgalı" deyiminden.Üstelik bu kadar anlı şanlı "spiker" bu hatayı yaparken Seda Sayan haydi haydi yapabilir.
Bu (vetere) kelimesi kim ne derse desin özel televizyonların yayına girmesiyle söylenir oldu.TRT yıllarında kimse böyle bir şey söylememişti.,Çünkü TRT'de ve özellikle Haber Merkezi'nde bunun adı (bant)tı. Ve de bu bantlar üç çeşit olurdu.
a) Geride doğal ses barındıran,ayrıca bir de üstüne ses döşenmiş olanına (sesli bant) denirdi.Bu durumda yayındaki spiker bandın sadece giriş kısmını okurdu.Sonra (sesli bant) akıp giderdi. Ama spikerler (sesli bant)ı anons ederken (vetere) falan demezler (bandımızı veriyoruz) derler ya da hiç bir şey demezler,bant yayın akışı içinde kendiliğinden yayına girerdi.
b) Diğeri ise spikerin o sırada okuduğu habere sadece görüntü olarak eşlik eden banttı.Bu bantta yalnızca doğal efektler olurdu.Bu banda DSF denirdi (Doğal ses fonda ) kelimelerinin kısaltması.
c) Bir de tamamen sessiz bantlar vardı ki bunlar genellikle donukkare görüntülerden oluşurdu.
Biz TRT'de esas bant türü (beta) olduğu için sesli bantlara (Beta/sesli) , dsf veya sessiz bantlara da (Beta/dsf ya da Beta/sessiz ) derdik.
İşte bu bantların kaydedildiği veya oynatıldığı cihazın adıydı (VTR) yani (video tape recorder ) .
Şimdi dijital yayın nedeniyle neredeyse tarih oldu tabii. Unutulmasın diye iki resmini koydum yukarıya..
Gelelim (KAM.SPİKER) e...
Efendim, Türkiye'de radyo ve televizyon yayınlarını yapan ilk kurum TRT olduğu için bazı şeylerden söz ederken (TRT'de şöyle böyle yapardık) diyorum.Bu sadece radyo ve televizyon haberleri dilinin ilk uygulamasının doğal ve tarihsel olarak TRT'de başlamasından ötürüdür.
TRT'de televizyon haberi metni yazılırken haberin girişinin (flaşının) sol yanına KAM/SPİKER notu konurdu ki bu (kamera spikerde) anlamına gelirdi.Yani o sırada ekranda sadece spiker gözükürdü.Özel televizyonlar yayına başlarken doğal olarak TRT'den ayrılan arkadaşlarımız görev aldılar.Böylece TRT'den özel televizyonlara geçen bu (İKİLİ) yani (kam.spiker) kelimeleri sonunda (haberin girişi) anlamında kullanılır oldu.
Şimdi artık genç meslektaşlarımız bunu sanki tek kelimeymiş gibi söyleyip duruyorlar:
"-Kamspikeri yazdın mı şekerim?" "-Bu kamspiker olmuş mu ?"
-Olmamış!
O zaman ne yapacağız? Kısa,basit ve anlaşılır tek kelime kullanacağız:"GİRİŞ" Ya da iki kelime :"HABER GİRİŞİ"
1 Nisan 2010 Perşembe
velev ki .... ne ki?
velev ki..
Öyle kelimeler vardır duymazsınız duymazsınız sonra bir siyasetçi söyler,bir anda ilgi odağı olur.
Yıllar önce bir siyasimiz "kerhen" demişti de hemen sözlüklere sarılmıştı insanlar.Tabii o yıllarda internet falan yoktu.Şimdi hiç olmazsa bilmediğimiz kelimeleri örnek cümleleriyle anında bulabiliyoruz.Ama siz siz olun gene de doğru kaynaklardan arayın kelimelerinizi.
Bu seferki siyasetçimiz Başbakan Erdoğan..
"Velev ki" kelimesini 14.Ocak.2008'de de türban için şöyle kullanmıştı:
'Velev ki siyasi simge, suç mu?'http://www.stargazete.com/politika/velev-ki-siyasi-simge-suc-mu-82651.htm
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu kelimeyi şimdi de Anayasa değişikliği için atılan imzalar için yapılan bir tartışma üzerine kullanıyor..
Kendisi de bunu farketmiş ki şöyle de bir cümle kurmuş:
"Bakın bunların hepsini bir tarafa atın. Velev ki böyle olduğunu kabul edin, benim ikinci 'velev ki bu', kabul edin, buradaki sayı, sayı itibarıyla 184'ün çok üstünde mi ? Çok üstünde. Dert ne? "
http://www.haber7.com/haber/20100401/Erdogan-Benim-ikinci-velev-ki-bu-Video.php
Peki "velev ki" ne demek?
Velev, Arapça bir kelime ve (bile,olsa bile) anlamına geliyor ve Türkçe (ki) edatıyla kullanıldığında da anlamı pek değişmiyor (farzedin ki,tutun ki) anlamında kullanılıyor.
not: Merak edenlere yazalım Arapça kerhen,zorla,istemeyerek,istemeye istemeye anlamlarına geliyor.
27 Ocak 2010 Çarşamba
"Faili meçhul çocuklar" denir mi?
Elbette denmez..
Ama 26.01.2010 tarihinde NTV'de Can Dündar'ın sunduğu (Canlı Gaste) programında Faili Meçhul Çocuklardan bahsediliyordu ve ekranda aynen böyle yazıyordu.Konu son zamanlarda basında sıkça yer alan kayıp çocuklardı.
Fail Arapça bir kelime..Yapan,eden,gerçekleştiren anlamında..Fiil,faaliyet kelimeleri de aynı kökten türemiş.
Meçhul de Arapça..Aslı mechul. Bilinmeyeni ,hakkında bilgi sahibi olmadığımız bir şeyi , kişiyi ya da durumu tanımlamak için kullanılıyor.Cehalet de aynı kökten dersek daha kolay anlaşılır..
Yani (faili meçhul) demek (yapanı bilinmiyor) demek oluyor.Ve bir durumu,eylemi tanımlıyor,kişileri değil..
(Faili meçhul çocuklar) dersek yanlış olur ve çok başka anlamlara gelebilir.Faili meçhul deyimi (kayıp) anlamında kullanılabilemez.Faili meçhul cinayet,faili bilinmeyen cinayet,faili meçhul soygun,yapanı bilinmeyen soygun demektir.
Faili meçhul sıfatını bir ismin önüne getirmeden , yalnız başına isim gibi de kullanabiliriz. (12 faili meçhul çözüldü,son yıllardaki faili meçhuller ) örneklerindeki gibi kulanırsak buradan da (yapanı bilinmeyen cinayet)i kastettiğimiz anlaşılır..
Özetle illa meçhul kelimesini kullanacaksak (akıbeti meçhul ) diyebiliriz veya (akıbeti bilinmeyen ) diyebiliriz, ama kayıp anlamında (faili meçhul ) di-ye-me-yiz..
NOT: Gelelim yukarıda adı geçen programa .Adı ne demiştik; Canlı Gaste..Türkçe satırla,bıçakla değil,böyle katledilir.
Ama 26.01.2010 tarihinde NTV'de Can Dündar'ın sunduğu (Canlı Gaste) programında Faili Meçhul Çocuklardan bahsediliyordu ve ekranda aynen böyle yazıyordu.Konu son zamanlarda basında sıkça yer alan kayıp çocuklardı.
Fail Arapça bir kelime..Yapan,eden,gerçekleştiren anlamında..Fiil,faaliyet kelimeleri de aynı kökten türemiş.
Meçhul de Arapça..Aslı mechul. Bilinmeyeni ,hakkında bilgi sahibi olmadığımız bir şeyi , kişiyi ya da durumu tanımlamak için kullanılıyor.Cehalet de aynı kökten dersek daha kolay anlaşılır..
Yani (faili meçhul) demek (yapanı bilinmiyor) demek oluyor.Ve bir durumu,eylemi tanımlıyor,kişileri değil..
(Faili meçhul çocuklar) dersek yanlış olur ve çok başka anlamlara gelebilir.Faili meçhul deyimi (kayıp) anlamında kullanılabilemez.Faili meçhul cinayet,faili bilinmeyen cinayet,faili meçhul soygun,yapanı bilinmeyen soygun demektir.
Faili meçhul sıfatını bir ismin önüne getirmeden , yalnız başına isim gibi de kullanabiliriz. (12 faili meçhul çözüldü,son yıllardaki faili meçhuller ) örneklerindeki gibi kulanırsak buradan da (yapanı bilinmeyen cinayet)i kastettiğimiz anlaşılır..
Özetle illa meçhul kelimesini kullanacaksak (akıbeti meçhul ) diyebiliriz veya (akıbeti bilinmeyen ) diyebiliriz, ama kayıp anlamında (faili meçhul ) di-ye-me-yiz..
NOT: Gelelim yukarıda adı geçen programa .Adı ne demiştik; Canlı Gaste..Türkçe satırla,bıçakla değil,böyle katledilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)