Ben işe başladığım 1973 yılında haber
servisindeki nöbetimiz gece 24.00’te biterdi.Ancak 1974 yılında Kıbrıs Barış
Harekatı başladığında 24 saat yayına geçmiştik.8’er saatlik üç vardiya halinde
çalışıyorduk.Kadromuz o kadar dardı ki bazen sabah 8’de eve gelip 16.00’da
tekrar yayına gittiğimiz oluyordu.Daha önce akşam nöbetine kalan arkadaşları
dağıtan servis aracımız artık yoktu.Mithatpaşa Caddesi’nde hazırlanan
haberlerin Ankara Radyosu’ndaki stüdyoya ulaştırılması için bu arabalar gerekli
olmuştu. Gece vardiyasına gelirken herkes kendi olanaklarını kullanıyordu.O
zamanki servisimizde sadece tek bir arkadaşımızın özel arabası vardı.O
saatlerde dolmuş da pek olmadığı için tabanvay kullanıyorduk haliyle.O
arkadaşımızın özel arabasını haber bülteninini Ankara Radyosu’ndaki stüdyoya
ulaştırmak için de kullandığımız olurdu.Sonradan Mithatpaşa Caddesi’ndeki
binaya stüdyo yaptırılmıştı.
Barış harekatında kızım 4 aylıktı.Şişe
sütü veriyorduk.Ama harekatla birlikte AOÇ ve süt kurumunun sütleri az
dağıtılır olmuştu. Sabah Gürel ya da ben bakkalların açılışını yakalar birer
şişe süt kapabilirdik.Karartma vardı.Mum ışığı aydınlatma aracımızdı.
İktidarda CHP-MSP koalisyonu vardı.Daha
önce Makarios’a karşı olan tutum değişmiş darbeci Nikos Sampson’un devirdiği
Makarios savunulur olmuştu.Savaş haberleri boyut değiştirtmişti
yayıncılığımıza.Erbakan’ın Kıbrıs’ta daha alınmamış yerleri alınmış gibi yaptığı
açıklamalar hem bizi hem belki de orduyu zora sokuyordu.
TRT’den bir ekip de Kıbrıs’ta
görevliydi.Gazeteci Adem Yavuz o çatışmalarda şehit düşmüş,Dışişleri Bakanı
Turan Güneş’in kızı Ayşe o sırada tatile çıkmıştı.Bu Güneş’le Ecevit arasında
bir parolaydı.
Barış Harekatı’nın başbakanı Bülent
Ecevit kahraman olmuştu.Ancak 12 Eylül gelince Barış Harekatı’nın yıldönümü
programlarında Ecevit’in görüntüsü de adı da sansürlenecekti.Hey gidi günler.
Aynen sonraki yıllarda bir Arap
bankasının sponsor olduğu bir Çanakkale programında Atatürk’ün adının
sansürlenmesi gibi.Ancak o olay büyük tepki uyandırmış,Tunca Toskay’ı genel
müdürlükten etmişti.
Mithatpaşa Caddesi’ndeki 37 nolu binanın
arasıra ilginç bir konuğu olurdu.Kıbrıs Türk Lideri Rauf Denktaş.Denktaş, o
bilinen mütevazılığıyla bazen taksiyle binaya kendisi gelir,sessizce
açıklamasını yapar giderdi.O zaman daha KKTC kurulmamıştı,Denktaş da henüz
cumhurbaşkanı değildi.
Mithatpaşa Caddesi’ndeki TRT binası 7
katlıydı. Ama asansöründe 6 kat bilgileri vardı. Çünkü 7.kat yarı resmi (!) A
Servisinin konuşlandığı yerdi. A Servisi ne zaman kuruldu bilmiyorum ama ben
göreve başladığımda vardı. Türkiye’nin Sesi Radyosu’na idari olarak bağlıydı
ama yayınlarında daha otonomdu. Orada hazırlanan haberler teleksle Anamur’a
geçilir, oradaki Türkçe,İngilizce ve Yunanca spikerleri tarafından o dillere
çevrilip okunurdu.A Servisi kadrosunda yöneticiler hariç diğer personel bizler
gibi devlet memuru değil sigortalı çalışırlardı.Oraya personel alımını
kolaylaştırmak için bulunmuş bir formüldü belki de.Oradakiler yalnızca
Kıbrıs’la ilgili yayınlar yaptıkları için Kıbrıs’ın köylerini bile ezbere bilirlerdi.Haberlerinde
pek bizim uyduğumuz ilkeler geçerli değildi.Ne de olsa propaganda radyosuydu.Bu
servis,1978 yılında Bülent Ecevit’in 2.başbakanlığı sırasında, galiba
Türk-Yunan ilişkilerini düzeltmek amacıyla kapatıldı.Personel TRT’de çeşitli
servislere dağıtıldı. Anamur’daki lojmanlar da yazlık kamp yapıldı.Birkaç yıl
sonra da TSK’ya devredildi.
Yeri gelmişken TRT’ye ilk girdiğim
zamanki mesai arkadaşlarımdan söz edeyim Daha önce yazmıştım. Başkanımız Esin
Talu Çelikkan’dı. Türkçe ve yabancı diller için haber bülteni hazırlayan
servisimizin müdürü Demir Gürata idi. Görüp görebileceğim en kibar ve dürüst
insanlardan biriydi. İşinde çok titizdi. Ama o bir yıl kadar sonra istifa edip
ayrıldı. Biz müdürümüzden olmuştuk ama ben ömür boyu sürecek bir dost
kazanmıştım.Demir abi ve ailesi bizim ikinci ailemiz oldu.Onların iki oğluyla
bizim oğlumuz ve kızımız beraber büyüdüler.Ne yazık ki biz iki aile büyük
kayıpları yaşadık.Eşim Gürel’in ani kaybına onların desteğiyle dayanmaya
çalışırken önce Gülsüm’ü ardından Demir abiyi kaybettik.Beni sevindiren şey ise
çocuklarımızın birbirinden hiç kopmaması oldu.Genişleyen aileleriyle hâlâ sık
sık görüşürler.
İlk kadrodan diğer arkadaşlarımızı
sayayım;
Tuncer Gürsel, Gürsu Okurer, Özer Esmer,
Çavlan Tanyer, Hülya Selcik Polat, Nejat Özkam, Şahap Alp ve Turhan Sadi Selen.
Demir Gürata’dan sonra müdürümüz olan Taçlan Süerdem ve Orhan Baykal.
Spikerlerimiz Tamer Durukan, Canan Kumbasar, Gülper Evren .Hep bizimle olan
daktilo arkadaşlarımız Leyla Durukan,Türkan Moray ve Nazire
Yetişken.Unuttuklarım varsa özür dilerim.Gidenleri saygıyla anıyorum.
Ben göreve başladığımda haberler
teleksle gelir, daktiloyla yazılır, teksirle çoğaltılırdı. O nedenle nöbetlerde
muhabir ve spiker dışında bu görevler için de arkadaşlarımız bulunurdu.
Teleksçi, teksirci,daktilo ve hizmetli arkadaş bize yardımcı olur,çoğunlukla
nöbet saatindeki yemekler iki bülten arası topluca yenirdi.Bu yemeği çoğunlukla
bu yardımcı elemanlar hazırlar,parası da ortaklaşa ödenirdi.Genellikle menemen
olan bu yemeklere evden getirilen turşular eşlik ederdi.Bazen de biraz ölçüyü
kaçırır hamsi buğulama yapar yandaki lokantada pişirtirdik.Yetenekli
arkadaşların çiğköfte yoğurduğu da olurdu.Çünkü haftanın 7 günü 24 saat
çalışılan yerde çay ocağımız bile yoktu.Ocak normal mesai saatlerinde açık
olurdu.Nöbetlerde küçük bir elektrikli ocakta çay demlenirdi.Nöbetteyken dışarıda
yemek yemeye çıkmak mümkün olmazdı doğal olarak.Paket servis de bir yerde
bıkkınlık verirdi.
Kıbrıs ve Barış Harekatı sırasındaki bir
spiker kaçırma girişimi geldi şimdi aklıma. Biz yayıncılar saatlerce, günlerce
tüm personelle bir arada yoğun bir çalışma, koşturmaca içinde oluruz. Bazen
birbirimizi ailelerimizden bile çok gördüğümüz olur. Biz Harekat sırasında
yoğun bir koşturma içindeyken bizden iki yardımcı personel, biri şoför biri
yayın elemanı kafa kafaya verip bir Fransızca spikeri genç kızımızı kaçırma
planı yaparlar.Biraz da kafayı çekip gece yarısı spikerin apartmanına
dayanırlar.Zili çalarlar ana kapı açılır, daireye çıkarlar.Kapıyı bir adamın
açtığını görünce afallayıp kem küm ederler.Adam da bunlara kimlik sorar.Hem
kimliği gösterip hem de spikeri acil bir görev için almaya geldiklerini
söylemeye çalışırlar.Ev sahibi bunlara inanmamıştır.Biraz sıkıştırılınca bunlar
apar topar kaçarlar.Kapıyı açan kişi spikerin bir alt katta oturan
eniştesidir.Telaşla yanlış kapıyı çalmışlardır.Enişte ve spiker bu kimlik
bilgileriyle ertesi gün TRT’ye gelir.İki görevlinin ifadesi alınır ve neden o
spikeri kaçırmaya kalkıştıkları sorulur.Birisinin cevabı ilginçtir:
”-Ama o bize sigara ikram ediyordu”
Bunlar ,yayıncılıktaki o yakınlaşmayı ve samimiyeti başka taraflara
çekmişlerdir.Cezaları ne mi oldu?Geçici görevle doğudaki en uzak radyolara
gittiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Siz ne dersiniz?
Anonim seçeneğini deneyin...