İnsanın aynı dönemde, aynı yerlerde yaşadığı, bazılarını yakından bazılarını uzaktan bildiği, fikir arkadaşlığı yaptığı, ölümlerine içinin yandığı arkadaşlarının öyküsünü okuması zor oluyor.Bunları araştırma kitaplarında,anılarda okudum.Bazı yerlerini okumadan atladım.Yüreğim dayanmadı.55 yıldır hiç kesintisiz gazete okuru olan ben 7.Mayıs.1972 tarihli gazetelere elimi bile süremedim.Vapura binerken gazetecide “Asıldılar” manşetini görmek bile içimi dondurdu.O gece Gürel’in vapurla Kuzguncuk’taki evimize gelişini,sabaha kadar hıçkırarak ağlayışı hiç unutmadım.O Devrimci Öğrenci Birliği’nin kurucularındandı,Denizleri çok yakından tanıyordu,sanki bir parçasını kaybetmiş gibiydi.
O nedenle Hasretim Derin Uykularda kitabını biraz çekinerek elime aldım. Vehbi Bardakçı romancıymış .Bu kitapta Mahir Çayan ve arkadaşlarının Efraim Elrom’u kaçırmalarından başlayıp Kızılderede’ki o üzücü sona kadar olan yaşam kesitlerini roman tarzında anlatıyor.Ben bu öykünün roman tarzında anlatılmasını yadırgadım.Belki araştırma,tarih,anı kitaplarını tercih ettiğimden olabilir.Şimdiden belirteyim eğer Mahir Çayan’ın öyküsünü (kolay okumayı seven )birine anlatmak istiyorsanız bu kitabı önerebilirsiniz.
Ama benim takıldığım noktalar var:
Bu bir roman, tarih kitabı değil,ama tarihi bilgilerin doğru olması gerekiyor,
Önce Adolf Eichmann kim anımsıyalım.Eichmann,Alman Nazi teşkilatında yarbay rütbesiyle görev yapmıştı.Eichmann,Nazi işgali altındaki Doğu Avrupa ülkelerindeki Yahudilerin gettolara ve toplama kamplarına gönderilmelerinden sorumluydu.Savaştan sonra sahte bir kimlikle Arjantin’e gitti.Shin Bet örgütü tarafından 1960’da İsrail’e kaçırıldı ve yargılanarak idam edildi.(Rıfat.N.Bali)
İşte bu Eichman bu romanda sadece (bir yarbay) olarak geçiyor.(sf.86) Almanya’da yaşamış olan yazarın ,Adolf Eichmann ‘ın böyle geçiştirilemiyeceğini bilmemesi şaşırtıcı bence. 1971 yılı Mayıs ayında Mahir ve arkadaşları tarafından kaçırılan ve öldürülen İsrail’in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom,işte bu Nazi kasabının İsraİl’e getirilmesinden sonra onun aleyhindeki belgeleri toplayan polis ekibinin şeflerinden biri.Kitapta yazıldığı gibi (savcı) değil.sf.86.Elrom daha sonra Polis Akademisi Başkanlığı yapmış,tek oğlunun bir uçak kazasında ölümünden sonra İstanbul’a konsolos olarak atanmıştı.(Rıfat.N.Bali)
Sayfa 222’de bir bölüm var. Mahir ,Maltepe cezaevinden kaçmadan bir gün önce devrimci kızların bulunduğu koğuşa geçip onlarla vedalaşıyor.Ama orada verilen isimlerden biri yanlış.Adını vermek istemediğim bu arkadaş daha önce tahliye edilmişti.Bu kaçıştan bir hafta önce Saraçhane’de bizim nikahımızda nikah şekeri dağıtıyordu.
Şimdi tam buraya olayın birebir tanığı olan aynı dönemde Maltepe Cezaevi’nde yatan, bu romanda da adı geçen Mustafa Lütfi Kıyıcı’nın bu yazıma ilişkin açıklamasının bir bölümünü koyuyorum:
“….Bu maddi olarak olası değil . Kız
arkadaşlarımızın koğuşu ses erimi uzaklığında olsa da ayrı bir binada... Böyle
bir vedalaşma fiilen mümkün değildir. Kız arkadaşlar firar ortaya çıktıktan
sonra bir süre koğuşlararası koridora getirildi. Ve yeniden koğuşlarına
götürüldü. Bir süre sonra da zaten Selimiye’ye hepimiz götürüldük. Selam.”
Yani Mahir’in devrimci kızlarla yüzyüze vedalaşması olası değilmiş.
Kitapta bazı kurmaca karakterler de var. Bence olmasa daha iyiymiş.İşte bu kurmaca karakterlerden bir bir stajyer gazeteci.İletişim Fakültesi’nde öğrenciymiş.Ama 1971 yılında İstanbul’da İletişim Fakültesi adında bir okul yoktu.
İyi okumalar. Kitap.Kitap.Kitap
Birgül Ergev
Not:Bazı notları değerli araştırmacı Rıfat N.Bali'nin İsrail Başkonsolosu Ephraim Elrom'un İnfazı kitabından aldım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Siz ne dersiniz?
Anonim seçeneğini deneyin...