Hoş geldiniz!

Benim derdim ne?

Muradım orada burada gördüklerimi, gözüme çarpanları ,gözüme batanları,gözden kaçanları, gözüme girenleri, özellikle basındaki Türkçe yazım ve söyleyiş detaylarını,habercilik hatalarını,sevaplarını yazıvermek...

Kimseyi kırmak,aşağılamak yok...

Eleştirilerin zekice ve efendice yapılanları kabulüm..

Saygılar...








26 Ağustos 2014 Salı

gayr,gayri,gayrı,ağyar.

GAYR,GAYRİ,GAYRI,AĞYAR kelimelerinin kökü aynıdır
Arapça gayr غير غيرى 
Gayr kelimesi yalın haldeyken diğer,başka,yabancı,el anlamında kullanılıyor.Bu kullanımı bugün daha az görülüyor.Gördüğümüzden gayrı bir adam.Beni gayra muhtaç bırakmayın. Gayri,gayrı;Türkçe’de  sonuna –i veya-ı harfi getirilerek kullanılması daha yaygın.
1)Başka,özge,diğer,maada,artık,bundan böyle anlamında.Gayrısını aramayın.Aramızda ayrı gayrı yoktur.Yiyelim gayrı 2) Sıfatların başına getirildiğinde olumsuzluk anlamı veriyor.İşte bu kullanımı  çok yaygın. Bazı örnekler:
gayriahlaki,gayrikanuni,gayrimenkul,gayrisafi,gayriinsani,gayriciddi,gayrimeşru,gayrimüslim vb. Ağyar.       اغيار  Gayr kelimesinin çoğulu.Eski şiirlerde çok kullanılırdı.Yabancılar,dışardakiler anlamında.Efradını cami ağyarını mani.Bir tanımdan,anlatımdan bahsedilirken (ne bir kelime ekleyebilir ne de çıkarabilirsiniz) dersiniz ya işte tam bunun karşılığıdır.Bir örnek daha:Değmiş midir ağyar eli,Hiç görmedim çoktan beri (Nuri)


 
 
 
 
 
 
 
Bu maddeyi yazma nedenim ise BirGün gazetesinde yazan Attila Aşut'un yazısı.Aşut,gayri ve gayrı sözcüklerinin farklı olduğunu yazıyor ki,yanlış.Yukarıda yazdığım gibi bu kelimeler aynı kökten geliyor.Aşut,bir görüşünde haklı,artık gayri kelimesiyle başlayan sıfatlar - ile yazılmıyor.Tek kelime gibi yazılıyor...


 

 

17 Ağustos 2014 Pazar

Ulalıca,Ula,Ula ağzı 2


Ve Ulalıca bazı kelimeler
yasteç=büyük kesme tahtası (adı üstünde tahtadan olacak)
hapaz= büyük tahta spatula,sac ekmeğini çevirmek için
billor=bardak
bardak=testi
testi,desti= küçük toprak küp
gandil=lamba
asmalı gandil= gemici feneri
bestel=içinde meyve,kabak,karpuz kabukları pişirilmiş pekmez
ağda=pekmez
isbirte,ispirte= kibrit (muhtemelen Yunanca spirtadan)
iç donu= don
sofralık= sofra tahtası
ekmek mendili= ekmeklerin kurumaması için sarıldığı kalınca örtü
ensi= yanan odun parçası
ısıran= soba,mangal için kullanılan demir spatula
ölçermek:yanan odunları düzeltmek,
tütün kazığı= fidan dikmeye yarayan ucuna demir geçirilmiş tahta çubuk:Sivri tarafı toprağa sokulur,biraz döndürülür,çekilir,oluşan çukura fidan konur,tütün kazığı fidanın birkaç santim yanına tekrar sokulup,fidanın sıkışması sağlanır.Böylece fidan sabitlenmiş olur.Tütün kazığı denmesinin nedeni de eskiden yörede yaygın olarak tütün yetiştirilmesi.
gırmandal=tütünlerin kurutulduğu kerevet
keletir:çok büyük sepet
urfasa: uğurlu olduğuna inanılan şey
cırcır: fermuar
manar: büyük balta
ganişeden (kan işeten):zakkum
zulfata ağacı:okaliptus
zulfata: kinin
yolkapı: bahçe kapısı
kaynatma: büyük yassı bakır kazan
gönlü bulanmak: midesi bulanmak
emsiz: beceriksiz,sakar
kapaksız: büyüklerine cevap yetiştiren

çocuklar için (terbiyesiz)
şapdamak: büyüklerine cevap yetiştiren çocuk

mostra,mostralık: örnek
tarna:tarhana
şaşta: nişasta
çitim: Genelde üzüm için.Salkımın küçük parçası.
Bazen de -r- ile başlayan kelimelere sesli harf ekleniyor:

irezil,ırakı,ercep,
irenk:
İşte bunu hayatta tahmin edemezsiniz;salça.
hayat,evin hemen önünde,genelde üstü çardakla örtülü,zemini süpürmekten sertleşmiş toprak olan avlu.
nahasın:nasılsın
irim: iki tarafı ağaçlı patika
meşgit:mescit

yargın:sırt
çiğin: omuz
mandil:mendil
Tütün kazığı
çelmek:Ayak ayak üstüne atmak.Pek hoş karşılanmaz.
bingeşmek:ayakkabı vb için,üst üste gelmek.İşlerin ters gideceğine yorulur.O nedenle ayakkabı hemen düzeltilmelidir..
yemiş: incir
kuru yemiş:kuru incir.Ula'da bu kullanım komik olaylara yol açar.Kuru yemiş istediğinizde büyük ihtimalle size kuru incir ikram ederler..
horansa:pırasa
sokum: Ekmek vb için,bir parça,bir lokma..
örke:öfke
kuyruklu: akrep
şırkmak:birini şiddetle sarsmak
tebdili şaşmak:  uykudan aniden kalkma veya bir şok anında nerede olduğunu bilememek,yönünü şaşırmak
acızlanmak:(muhtemelen Arapça aciz kelmesinden türetilmiş)Bir şeye üşenmek,yapası gelmemek..